Ekonomi nihayet normale dönmeye başladı. Normalleşmenin önemli bir işareti İstanbul Sanayi Odası'nın "Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu" başlıklı çalışmasından geldi. Çalışma, geçen yıl sanayi kuruluşlarının üretim, iç satış ve ihracatlarının arttığını ve karlarının ise yükseldiğini gösteriyor. Daha da önemlisi karlardaki bu artış şirketlerin esas faaliyetleri olan üretimden gelmeye başladı. Özel büyük sanayi kuruluşlarının faaliyet dışı gelirlerinin net bilanço kârları içindeki payı 1998 yılından bu yana ilk defa geçen yıl yüzde 100'ün altına indi. Bu demektir ki; firmalar artık üretime yönelmeye ve ana faaliyetlerinden para kazanmaya başladılar. Aslında bu beklenen bir gelişmeydi. Ekonomi yolunda olduğu zamanlar firmalar ağırlıklarını ana faaliyet alanları olan üretime veriyorlar. Kriz zamanlarında ise talepteki daralmaya bağlı olarak onlar da daralıyorlar. Böylece üretim faaliyeti dışı gelirlerin (yani temettü, iştirakler, faiz, kambiyo işlemleri ve menkul kıymet satışlarınan elde edilen gelirlerin) toplam kar içindeki payı ekonomi krize girdiğinde artıyor. Herşey yolunda gittiğinde ise küçülüyor. İSO verilerine göre Asya ve Rusya krizlerinin dünyayı ve Türkiye'yi sarstığı 1998'e kadar faaliyet dışı gelirlerin toplam kar içindeki payı yüzde 50'lerin altında seyrederken, 1998'de yüzde 87.7'ye fırlamış. Yani firmalar ana faaliyetlerinden çok hazine bonosundan, iştiraklerden ve faizden para kazanmışlar. Bu tablo deprem yılı olan 1999'da yüzde 219 ile daha da dramatik bir hal almış. Esas faaliyetlerinden para kazanamayan, hatta kaybeden firmaların faaliyet dışı gelirleri net karlarının iki katını aşmış. Ertesi yıl, yani istikrar programının uygulamaya konulduğu 2000 yılında bir düzelme olsa da bu oran yüzde 100'ün üzerinde kalmış. 2001'de ise krizin etkisiyle oran yüzde 547 ile rekor seviyeye çıkmış. Krizde daralan talep ve artan finansman maliyetleri karşısında firmalar üretimi arka plana atıp, ayakta kalabilmek için ellerindeki parayı yüksek faize yönlendirmişler. Ekonomideki istikrar ve faizlerdeki gerilemeye bağlı olarak 2002'de bu oran yüzde 113.2'ye ve 2003'te ise yüzde 71.8'e gerilemiş. Eğer yılın geri kalan döneminde de çok büyük bir sorun çıkmazsa reel sektörde 2002'de Ecevit hükümeti döneminde başlayan bu düzelme, daha doğrusu normalleşme, 2004'de de devam edecek ve söz konusu oran muhtemelen eski düşük seviyelerine dönecektir.