| |
|
|
Emre Aköz'ün tarihi yanılgısı üzücüdür
Anlaşılıyor ki, Emre Aköz "Kadın dırdırı"na fena halde takılmış. "Tamer Karadağlı'yı eşi affetse de, ayrılmalı. Çünkü ömür boyu dırdır dinlemeye mahkum olacaktır" çizgisindeki yazılarından birini daha yazmıştı dün. Oysa biraz erkek şovenizmini bırakıp, gözünü ve kulağını dünya gerçeklerine çevirebilse, Çin işkencesine asıl benzeyenin "Erkek dırdırı" olduğunun anlayacaktır. Bu gerçeği Emre Aköz'den önce görebilen erkek yazarlar var. Örneğin Bernard Shaw var. "My Fair Lady"deki Prof. Higgins, dırdırcı erkeğe en iyi örnek değil midir mesela? Zavallı Eliza'yı kendisine benzetmek için ne tür dırdırcılık ettiğini, tiyatroda da, filimde de görürsünüz. Filmin (veya müzikalin) evlilikle, tiyatro oyununun (veya kitabın) ayrılıkla sonlanması, konumuzun dışında. Shakespeare'in "Hırçın Kız"ı da (The Taming Of The Shrew), erkek dırdırını klasikleştirmiş bir yapıttır. Katharine'in drahomasını almak için, Petruchio en etkili erkek silahlarından biri olan dırdırı kullanıp, kızcağızı kuzuya döndürmez mi? Tabii ki, erkeğin de, kadının da huylusu var, huysuzu var. Dırdırcı kadını ele alıp bir cinsiyeti tümden damgalamak, çok açık bir ön yargılılıktır. Hiç unutmayalım. Dünya erkeklerin dünyası. Savaşların, bunalımların, soykırımların yaratıcıları, tarihte de bugün de erkekler. Hitler, Eva Braun'un dırdırından bunaldığı için mi, Dünya Savaşı'nı başlattı, Yahudi Soykırımı'nı gerçekleştirdi? Bizi topyekün yoksullaştıran Anayasa fırlatma krizinde, Rahşan Ecevit'in veya Semra Sezer'in dırdırı mı rol oynamıştı yani? Eğer kadını (veya erkeği) dırdıra yönlendirmek istemiyorsanız, ona güven ve istikrar sunacaksınız. Kocası Prens Charles, dul ve yaşlı bir kadınla ilişkiye girmeseydi, zavallı Lady Diana çoluğunu çocuğunu ve prensesliği bırakıp, sonu feci bitecek bir serüvene girer miydi? Aslında, aklı başında ve erkeğini seven bir kadının "Dırdır" diye nitelenen söylemleri, ciddi uyarılardır. Çevrenin, güncelliğin veya çeşitli dürtülerin etkisiyle, kalıcı değerleri unutup çileden çıkan erkeği, kadın uyarır. Aile birliğinin gereklerini, sorumluluklarını hatırlatır. Atatürk, Latife Hanım'ın uyarılarına kulak verip, daha düzenli ve sağlıklı bir yaşama razı olsaydı, daha çok yaşar, daha çok icraat ve reform yapardı. Bu da hepimiz için daha iyi olmaz mıydı? Yani ne demek istiyor Emre Aköz ve onun gibi erkek şovenistler, bunu anlamak çok zor. Erkek canının istediği her şeyi yapacak. Kadın da "Dırdırcı" olmamak için susacak. İstenilen bu mu yani? Ya da, "Boş ol" diye başınızdan atıp susturacaksınız kadını. Genlerimizdeki bilgilerde, kadını 2'nci sınıf insan diye görmeyi benimsemişiz. Erkek ağzını açtığında bu "Konuşma" olacak. Kadın ağzını açarsa buna "Dırdır" diyeceğiz. Kadını eve kapatacaksınız, okutmayacaksınız, emeğine erkeğin emeğinden daha az değer vereceksiniz. Bazen dövecek, bazen da "Törenin gereği" diye öldüreceksiniz. Yetmezmiş gibi bir de "Dırdırcı" diyeceksiniz. Emre Aköz, kadın dırdırını Çin İşkencesi'ne benzetmiş. Peki o Çin İşkencesi'ni de erkekler icat edip, uygulamadılar mı? Kadın erkeğin eşidir, annesidir, kardeşidir, kızıdır. Bir erkeğin son sığınağıdır kadın. Ona dırdırcı demek yerine, onu anlamaya çalışmak, sevgi ve saygı göstermek, onu erkeklerle eşit yere taşımak, sade erkekliğin değil, insan olmanın da gereğidir. Bence Tamer Karadağlı'nın problemi, kadın dırdırı çekmek değil, erkek akılsızlığının sonucu olan sorunların yükünü taşımaktır.
|