| |
CHP'nin ileri gelenleri ve ileri gidenleri...
Bugünlerde moda, Mustafa Sarıgül'e giydirmek galiba. Aslında kabahati de oldukça fazla. En büyük kabahati de, bir CHP'liye yakışmayacak kadar fazla oy alması son yerel seçimde. Hele AK Parti ortalamasının bile çok üzerinde oy alması olayı var ki, bu affedilmez bir suç. Bu ne demek yani? Eğer mesele oy alıp iktidar olmaksa siyasette, herhalde istese Deniz Baykal da yapardı bunu. İlkeli siyaset halktan değil, kurultay delegelerinden oy almayı gerektirir. Kurultay delegelerinin desteği ile yetinmeyip halkın beğenisini de kazanmaya çalışmak, politik değil, magazinsel bir faaliyettir. Mustafa Sarıgül'ün her kesimden, her inançtan, başı açıklardan da, başı örtülülerden de oy almaya çalışması ve üstelik bunu başarması, kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü kamusal alana girmeleri yasaklanmış seçmenlerin oyları, aslında oy sayılmaz ilkeli siyasetçiler açısından. Ayrıca Şişli Belediye Başkanlığı'nda başarılı olması da, anlaşılır bir durum değildir. Muhalefetteki bir partinin belediye başkanı icraat yapmaz, "İktidar benim iş yapmamı engelliyor" diye sürekli yakınır. Mustafa Sarıgül'ün iş yapan ve halka hizmet sunan bir belediye başkanı olması, onun magazine dönük çalıştığının diğer kanıtı değil midir? Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi Sarıgül Anadolu kentlerini dolaşıp, CHP genel başkanı olmak istediğini söylüyor. Bu da yetmezmiş gibi "İleride başbakan olacağım" diye konuşuyor. Sanki CHP Sarıgül'ün babasının malı. Öyle her başarılı belediye başkanı Genel Başkan adayı olsaydı, CHP'de istikrar mı kalırdı? Bu partide öyle önüne gelen her istediği koltuğa göz dikemez. Genel Başkan olmak isteyen varsa, partiden istifa eder, kendi partisini kurar. Deniz Baykal bu partiyi sokakta bulmadı. Kurultaylarda buldu. Keşke cumhurbaşkanının, CHP genel başkan adaylarını da veto etmesine olanak sağlayan bir anayasa maddesi olsaydı Mustafa Sarıgül'ün belirli kesimlere yaranması için, önce o kesimlerin beyin şifrelerini çözmesi gerekir. Birincisi, bu kesimlere yaranmak için, hiç piyango bileti almadan, büyük ikramiyenin çıkmasını beklemeye alışmalısınız. Yani elinizi hiç taşın altına koymayacaksınız. Hiç çaba harcamayacak, politikayı aşağılayacaksınız. Sürekli, "Bu Tayip Erdoğan'ı beğenmiyorum. Galiba takiyye yapıyor" diye homurdanacaksınız. Her seçim sonrasında da "Zaten Deniz Baykal'dan ne köy olur, ne kasaba" diyeceksiniz. Ortaya bir kişi atılıp, "Ben AK Parti'yi seçimde yenerim" deyince de, dudak bükecek ve o kişiyi eleştirmeye başlayacaksınız. "Mustafa Sarıgül ne yapmalı" sorusunun cevabına gelince. Kendini affettirmek için ava çıkmalı. Ağzıyla kuş tutmalı. Şişli Belediyesi'ni kamusal alan ilan edip, başı örtülü olanları Belediye'ye sokmamalı. Anadolu'ya gitmemeli. Hatta İstanbul'un Anadolu yakasına bile gitmemeli. "Bu parti nasıl olsa seçim kazanamaz" diye etrafta söylenip, kamuoyu önünde "CHP, lideri ve örgütü ile dimdik ayaktadır" içerikli açıklamalar yapmalı. Benim tek endişem şu. Mustafa Sarıgül'ü eleştirenlerin eleştirdikleri kişiler ve partiler, seçimlerde hep başarılı oldular. Ya Mustafa Sarıgül bunun farkındaysa ve eleştirildikçe güçlendiğini biliyorsa.
|