Bir stratejik değer olarak okur yazarlık
Bir toplumun gücü nereden gelir, bir toplum gücünü nereden alır? Buna herkes kendi bakış açısına göre çeşitli cevaplar verebilir. Sadece çok kısa bir zaman dilimini esas alırsanız, bu soruya sanattan dine, bilimden tüketim oranına, askeri güçten teknolojiye kadar çok çeşitli karşılıkların verildiği ortaya çıkacaktır. Fakat çok uzun bir zaman dilimini esas alırsanız, bir toplumun tarih içinde yürüme tarzına odaklanırsanız; toplumun gücünün "kendi kendini yenileyebilme kabiliyeti"nden geldiğini görürsünüz. Toplum sığ sulardan ve fırtınalı denzilerden binlerce kez geçerek tüketir zamanı. Tarihi yaratma kabiliyeti kadar tarihin parçası olur. Kendi tarihini yaratma yeteneği ne kadar zayıfsa, insanlığın tarihinin parçası olarak anılma imkanı da o kadar zayıflar. Bir toplum "kendisi" olmakla "dünyalı" olmak arasında doğru bir sentez yaratabildiği ve uygun bağlantılar kurabildiği müddetçe kendine özgü bir tarih yaratacak ve dünyanın tarihinin parçası olabilecektir. Bu noktada "kendisi" olmak ve "dünyalı" olabilmek çok önemli. Kendisi hakkında doğru bir bilince sahip olması gerekiyor toplumun. Kendi değerini sadece miras yoluyla alınan bazı özelliklerle değil, ne kadar değer üretebildiği ile denetlemesi gerekiyor. Miras yoluyla alınan özellikler içe kapanmanın, kendi yerinde oturarak başkalarından üstün olduğunu iddia etmenin aracı haline geldiği oranda, toplum yanlış bir bilince doğru savrulur ve dünyanın gidişatından kopar. Oysa miras yoluyla elde ettiği özellikleri sadece başlangıç sayarsa, bunun üstüne yeni değerler koyma çabasında olursa, toplum kendini doğru tanımladığı gibi, insanlığın ortak tarihinin de güçlü bir parçası olur. İşte bunlar bir toplumun en büyük özelliğinin kendi bilincini inşa eden "hafıza" ve insanlığın genel bilincine kapılarını açık tutan "vizyon" olduğunu gösteriyor. Hafızası olmayanın vizyonu olmaz. Vizyondan yoksun hafıza da bir bilinçten çok hatıra çöplüğüdür. Bu ikisinin birbirini beslediği yerde, toplum diri, kökleriyle ilişkisi güçlü, gelecekle teması taze ve bilinçlidir. Bütün bunların olması içinse toplumun "okur yazar" olması gerekir. Yani toplum tükettiği zamanı kayıt altına alacak yeteneklere sahip olmalıdır. Tüketilen zamanı şiirle, romanla, siyasi tarihle, toplumsal tarihle, biyografi ve anı kitaplarıyla bilince dönüştürmelidir. Hatıraları hafıza yapmalıdır. Aynı şekilde geleceği de sanatla ve edebiyatla karşılamaya hazır olmalıdır. Bu, topluma kendini tanıma ve geleceği yönlendirme yeteneği verir. Toplumun en büyük gücü olan "kendi kendini yenileme kabiliyeti" böyle oluşur. Bugünün dünyasında okur yazar olmak toplumun bugünü ve geleceği için stratejik bir değerdir. Bu nedenle giderek daha çok öğrencinin sınavlarda "sıfır" puan alması üzerinde her şeyden daha çok durmalıyız. Toplumun okur yazar olma yeteneğini kaybeden bir kütleye dönüşmeye başladığının sinyalidir bu. Zaten zayıf olan yeteneklerin bile ortadan kalkmaya başladığını göstermektedir. Okur yazarlığı tükenen bir toplum, hafızasını ve geleceği kavrama bilincini kaybetmeye yüz tutar. Böylece yeryüzünde "tutunmasını" ve "yürümesini" sağlayan en büyük gücü kaybeder.
|