Acı reçete!
Bir süredir eczacılar her kanaldan ses vermeye çalışıyor. Mahallenizdeki, köşedeki, karşıdaki eczane, hasta, inliyor. Sosyal güvenlik kuruluşlarından, kısaca devletten alacaklarını zamanında tahsil edememekten, aradaki açığı borçla, faiz yüklenerek kapatabilmekten muzdarip. Muhtemelen sizi de, işiniz için kredi kullanmışken, alacaklarınızı alamazken, borçlarını ödeyemezken, kredi kartında yahut başka biçimlerde yakalamış zincir: Kamu açıklarından (bu arada sosyal güvenlik kuruluşlarınınkilerden de) ötürü hep borç arayan devlet, normalin üstünde (buna "piyasa" deniyor) faizlerle alıyor ve ödemeye çabalıyor. Buna karşılık, tasarrufu, çalıştırdığı insanların reel gelirlerini eriterek, borçlanma faizi dışı borçlarını sallayarak yapmaya uğraşıyor. Aslında, enflasyon düştükçe, bir paradoks olarak, bu manevra kabiliyeti de azalıyor. Borcu kısa süreli geciktirmenin rantı düştüğü için, ancak sürenin uzatılmasıyla üç kuruş, beş kuruş enflasyon karı hedefleniyor. Siz, şimdi inleyen eczacılar gibi, en azından bir çoğu gibi, ancak "al-ver"le bir çarkı döndürebiliyorsanız... Ödemelerinizin vadesi, alacaklarınızın vadesinden kısaysa, aradaki farkı borçla, krediyle kapatmaya koşuyorsunuz. Lakin koştuğunuz yer, banka. Devlete borç veren, bunu enflasyonun epey üstünde faizlerle tahsil eden banka, kendisinden borç alan bireylere, işletmelere de şahin tabii. Kredi kartı katlamalarından bilirsiniz.
*** Eczacıların da başına gelen, bir kaynak aktarımı mekanizması. Kimden kime, nereden nereye; borç-alacak-ödeme-tahsilat-vade-enflasyon-faiz entegre sistemi içinde nasıl işlediğini gündelik hayatınızda görürsünüz zaten. Fakat bir de, "ideolojik aktarım mekanizması" var. Bu, bir meselenin çözümü için tercih ettiğiniz yolun tutulması amacıyla, yeni bir mesele çıkarmak, sorunu kronikleştirmektir. Sorunlu sosyal güvenlik kurumlarını daha da sorunlu kılarak, düzeltilmesini değil, tahrip edilmesini amaçlıyorsanız mesela. Büyük ölçüde, bankacılık sisteminin yedeğinde ikinci bir bankacılık kanalı olarak gaz vermek istediğiniz özel sigortanın yaygınlaşmasını istiyorsanız, o problemi büyütürsünüz mesela. Hastalandığında başınıza "ekonomik-finansal kriz" olarak patlayan "etkili" banka sistemini ayakta tutarken, tek tek bireylerin, küçük işletmelerin, bu arada eczacıların filan "krize girmesini" tercih edersiniz.
*** Lakin, her birey yahut şimdi toplu halde yakınan, haykıran eczacılar gibi yaygın görünen, ama ağırlığı olmayan her topluluk, sadece kendi krizinde ağladığında gidişat fazla değişmiyor. Sadece kendini okuyarak, kendini seyrederek, kendi nasırında yahut yaranda feryat ederek "büyük tablo"nun anlaşılması mümkün değil. O yüzden, şimdi sıkıntılarını anlamakla birlikte, bir eczaneden ilaç dışında, mesela yüzde 18 KDV'li bir şey aldığımda bile, kasa fişine "yüzde 8 KDV'li ilaç" yazılması da benim canımı sıkıyor. Bir de, özel sigortalılar, sosyal güvenlik kapsamındakiler dışında, milyonlarca insanın ne doktora, ne de hayati bir ilaca uzanabilmesi. Beterin beteri var!
|