Bu vahşet öfkemizi ve vicdanımızı büyütsün!
Vahşettir. Adiliktir. Kalleşliktir. Candır. Ekmek parası uğrunadır. Kredi kartı borcu belasına oralardadır. Yıkılmış anne Makbule Hanım ile başına vahşice kurşun sıkılmış oğlu Murat, onun üç çocuğu, karısı; bu toprakların anaları, çocukları oldukları için, o toprakların gündelik kıyımı, "canımız"dan bir parça koparmıştır, içimizi bir başka acıtmıştır. Orada ve burada, katliamlarda-bombalarda-bombardımanlarda ve kazalarda her gün onlarca insan öldüğü halde, gözleri bağlı, başında tabanca, kafasında kurşun, ekranlara bir vahşet filmi olarak geldiği için bir başka acıtmıştır. Öfke, tepki, şok, infial, nefret, misilleme arzusu, hepsi insanidir. Rehine kamyon şoförleri için dualarla, temennilerle birlikte.
*** Lakin, teröristin kıyımı, vahşiliği, bizi asla tek taraflı insan, tek taraflı vicdan, tek taraflı öfke ve isyanla malul bırakmamalıdır. Ne olduğumuzu, Murat Yüce'nin vatandaşı olmak kadar bu dünyada bir insan olduğumuzu... Terör ile "medeni ve madeni" emperyal saldırganlığın kan kardeşliğini asla unutturmamalıdır. Binlerce insan kendi topraklarında öldürülürken, onları ölmeyi çoktan hak etmiş zavallı yarattıklar addedenlerin sahte medeniyetleri, naylon insaniyetleri, şimdi sözde milli ve sözde vicdani bir duyarlılıkla Murat için öfke kusan dilleri yanıltmamalıdır. Terörizmi makul, meşru görmek kadar... Teknolojik, askeri, mali, ekonomik üstünlüğüyle başkalarının topraklarında o toprağın insanlarına ölüm saçabilenlerin "medeni barbarlığı"nı meşru görmek de insanlık kaybıdır. Kendi vatandaşlarını öldürenler kadar, başka ülkelerin halklarına, insanlarına kıyanlar da lanetlenmeyi hak eder. Ve onlar, sadece Murat'a kıyan maskeli vahşilerden ibaret değildir. Bu dünyada insani, vicdani, adil bir düşünce ve eylem hattı, maskeli olsa da açık vahşet ile demokrasi, özgürlük, piyasa gibi maskelerin ardında gizlenen vahşet arasında ayrım yapmamakla kurulabilir. O yüzden, bir diktatörün kıyıcılığı kadar, "demokrasi" maskeli emperyal azgınlığın kıyıcılığını da... Maskeli teröristin vahşeti kadar, üniformalıların işkencelerini, katliamlarını aynı anda görmeden, aynı anda lanetlemeden bu dünya için herhangi bir samimi umut besleyemeyiz.
*** Elbette bu görüntüyü, "bu fotoğrafı unutmamalı". Hiç unutmamalı. Ancak, vicdanlarında sadece maskeli bir vahşetin memleketinin bir insanına sıktığı kurşunun fotoğrafından başka insani acılara... Teröristlerinki kadar emperyalist kıyımların fotoğraflarına da yer bulamayanlar gibi değil. Murat'ı o cehennemde vahşi cinayetle buluşturan, buradaki yoksulluk sıkışmışlığına ve Irak halkının kadim acılarına dair vicdanında en küçük köşe açmamış olanlar gibi değil. Bir işgalin gölgesinde, bir ülke yağmalanırken "iş iştir" diyerek "business" yapanların, iyi paraya, kötü paraya çalıştırdıklarını ölümün kıyısında tutmalarını sorgulamadan değil. Paraguay'da 340 kişiye mezar olan süpermarkette, yangın çıkınca, insanlar para ödemeden kaçmasın diye kapıların hangi "vahşi kapitalist ihtiras"la kilitlendiğini hiç düşünmeden... Dünyanın, o süpermarket gibi, nasıl paraya, kredi kartına kilitli kapılar ardında bir yangın yeri olduğunu hiç farkında olmadan değil.
*** Şimdi daha içten, daha büyük bir öfkeyle lanetleyebiliriz, Murat Yüce'yi vahşice, kalleşçe katledenleri. Onlar, medeni zorbaların vahşi kan kardeşleridir! Görünüşleri, tipleri farklı; kustukları ölüm aynıdır!
|