ÖSS sonucu ve tren kazası
Öğrenci Seçme Sınavı'nın, (ÖSS) önceki gün açıklanan sonuçları, gençlerin hayata bakış açılarının belirlenmesi açısından da önemli bir veriyi ortaya koyuyor. İlginç bir şekilde, sınav sorularını yanıtlarken elde ettikleri başarı oranı, gençlerin hayatlarını ve geleceklerini planlamaları ile ilgili olarak ortaya atılan savları da doğruluyor. Hesap kitap bilmeyen, ayağını yorganına göre uzatmayan, kredi kartına havadan para yükleniyor zanneden bir gençliğin varlığını kanıtlıyor. Bunun en önemli göstergesi de ÖSS'de, matematik ve fen sorularının yanıtlanmasında gösterilen başarı oranı ile anlaşılıyor. Bu yıl üniversite sınavına 1 milyon 728 bin 76 aday girdi. Bunların sayısaldaki başarı oranı geçen yıl yüzde 15.7 iken, bu yıl yüzde 12.73'e geriledi. Matematik ve fen gibi pozitif bilimlere ilişkin sorulara verilen yanıtlardaki başarı oranına gelince.. ÖSS'nin dün açıkladığı verilere göre; 2003 yılında sınava girenlerin yüzde 10.01'i matematik sorularında başarı sağladı. Bu yıl matematikteki başarı oranının geldiği nokta ise yüzde 7.89... Yani, sınava girenlerin toplamı, matematikten sorulan 45 sorudan ancak 3.5 net ortalaması çıkarabiliyor. Yani soruların yüzde 92'sine yakın bölümünü çözemiyor. Fen sorularında durum daha da kötü. Geçen yıl fen sorularında sınava girenlerin yüzde 5.6'sı başarı gösterdi. Bu yıl fen sorularına verilen yanıtlardaki başarı oranı ise yüzde 4.8... Yani gençler pozitif bilimlere ilişkin sorularda çuvallamış bulunuyor. Sadece bu yıl değil, hemen her yıl matematik ve fen sorularına verilen yanıtlarda, kademeli düşüş görülüyor. Aslında sosyal bilimlerde de benzer bir gösterge hakim. Ancak, matematik ve fendeki kadar vahim bir durum sergilemiyor. Türkçe'deki başarı yüzde 20.7'den 19.32'ye gerilerken, sosyalde bu oran yüzde 13.01'den, yüzde 11.64'e inmiş.
Sorgulamadan kabullenme Rakamlara bakıp, "bunda ne var?" denebilir. Ancak matematik ve fen, mantıksal bir bakışı gerektirir. Sorgulamayı ve bunun bir düzlem içinde çözümleme başarısını gerektirir. Sonuçta, hayatta karşılaşılan problemlerin çözümüne de katkı yapar. Eğer mantıksal ve matematiksel bir bakış söz konusu değilse, problemle karşılaşıldığında çözümü de o derece zor olur. O zaman duygusallık, bir başkasına sorunu yıkma ve çözüm yerine mazeret yaratma süreci başlar. Toplumda son dönemde ortaya çıkan durum da bu gerçeği teyit etmeye yeter. Kredi kartına hesapsızca yüklenip, baba veya arkadaş kapısında dolaşanların veya yasal takibe uğrayanların sayısında son yıllardaki patlama da bunun en iyi göstergesidir. Şimdi çıkıp kimse eğitimin kalitesini veya ekonomik krizi bahane göstermesin. Aynı durum toplumun siyasi davranışında da karşımızda duruyor. Her seçim döneminde bir partiye yüklenip, ardından "tüh olmadı" diyerek bir başkasına yönelen bir toplum bulunuyor.
Siyasi sorgulama Hatta, oy verdiği günün ertesinde "Niye verdim ki!" sorgulaması başlatanlara sıklıkla rastlanıyor. Sabah her şey normal iken, öğleden sonra çıkan bir haberin ekonomik dengeleri alt üst edebildiği gerçeği de önümüzde duruyor. Veya, yaz boz tahtasına dönen kararların alınmasının gerisinde de bu yatıyor. Dolayısıyla, her şeye çok çabuk inanan, ne verilirse onunla yetinmeye alışan, sorgulamayan bir toplum ortaya çıkıyor. Sonuçta, toplumsal özgüvenden yoksun bir ulus olma yolunda hızla ilerleniyor. Unutmayalım, sorun çözemeyen bir toplum sürekli sorun yaratır... ÖSS sonuçlarının bize verdiği en önemli ders de budur... Pozitif bilimden uzaklaşınca sonucu da ağır olur, tıpkı dünkü hızlandırılmış tren kazasında olduğu gibi.
|