kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Muharrem Sarikaya @ SABAH
 

Demokratik aile örgütü

İster merkez sağda, ister solda olsa kural değişmiyor. "Demokratik kitle örgütü olduklarını" her aşamada söylemelerine karşın, Türkiye'de liderler siyasal partileri aile şirketi olarak görüyor.
Türk siyasi hayatının, bırakın daha uzun geçmişini, son 20 yılına bakıldığında bu gerçek ortada duruyor.
Örneğin Turgut Özal... 1989'da Cumhurbaşkanı seçilip Çankaya Köşkü'ne çıkarken, ANAP Genel Başkanı'nın kim olacağını bizzat belirleyen kişiydi.
Başbakanlık görevini Yıldırım Akbulut'a vererek, Büyük Kongre'de genel başkanlığa kendisinden sonra gelmesini sağlamıştı.
Böylece, Çankaya'da otururken, partiyi de istediği gibi yönetmek istiyordu.
Ancak, planı uzun sürmedi. O dönemde Genel Başkanlık konusunda kendisine muhalefet edenlerden önce, Akbulut'la çatıştı.
Körfez savaşındaki Türkiye'nin izleyeceği politikadan, işçi ücretlerine kadar en büyük anlaşmazlıklarını Akbulut'la yaşadı.

Demirel de Özal gibi...

Özal'ın ölümü sonrası Çankaya'ya çıkan DYP lideri Süleyman Demirel'in davranışı da farklı değildi.
DYP Büyük Kongresi öncesi, delegelerin Güniz Sokak ziyaretleri ve kendilerine Demirel'in İsmet Sezgin'e oy vermeleri ricası hala hafızalarda bulunuyor.
Demirel, o dönemde belki istediğini yaptıramadı, Tansu Çiller'in Genel Başkan seçilmesini engelleyemedi.
Ancak, Çankaya Köşkü'nde bulunduğu süre içinde DYP ile irtibatını hiç koparmadı.
Sol partilerde de durum farklı olmadı. Deniz Baykal, seçim yenilgisi sonrasında CHP liderliğini bırakıp gittikten sonra, partinin delege seçiminden, teşkilatlanmasına kadar her konusuyla ilgilendi.
Kısa bir süre sonra da yeniden genel başkan olarak partinin başına döndü.
Bu arada istisnalar da yaşandı. Örneğin Erdal İnönü.. Liderlikten ayrılma kararı verdikten sonra partiyle ilişkisi sadece ilgi düzeyinde kaldı. İç işlerine hiç karışmadı, yeni bir siyasi oluşum içine girmedi.
ANAP liderliğinden ayrılan Mesut Yılmaz için de, bir parça da olsa bu durum geçerliydi.
Her ne kadar Büyük Kongre'de, Lütfullah Kayalar'ı desteklediği söylense de kendisi bizzat işin içine giren veya parmak izini gösteren kişi olmadı.
Yakın çevresinin Kayalar'a verdiği destek Mesut Yılmaz'a mal edildi.
Diğer kitle örgütlerinde de durum farklı değil.
Başına bir kişi geçti mi, neredeyse hayatının sonuna kadar başkan olarak kalma geleneği sendika, dernek veya diğer sivil toplum örgütlerinde de devam ediyor.
Dolayısıyla, kitle örgütlerinin başına "demokratik" kelimesini eklemek Türkiye'de biraz zorlaşıyor.

Ecevit'in veliahdı

Önceki gün kongresi yapılan Demokratik Sol Parti'de de durum benzerdi.
Yıllardır partiyi tek başlarına sırtlarında taşıyan ve Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit, Zeki Sezer'in seçilmesinde birinci faktördü.
Kurultay salonunda delegelerle yaptığımız sohbette de bu açıkça yansıyordu.
Antalya'dan gelen bir grup delege, Şükrü Sina Gürel'e oy vereceklerini söylüyorlardı.
İçlerinden biri gerekçelerini şöyle açıklıyor:
"Biz kitle örgütü olamadık. Haberimiz olmadan görevden alınıp atamalar, tabana dayanmayan ve oradan gelmeyen bürokratik bir atama zinciri içinde siyasi yapılanmamız devam etti. Ecevit rahatsızlanınca da parti tabana dayanmadığı için oyları yüzde bire düştü..."
Sadece Antalya'dan gelen delegeler değil, Rize ve Hakkari'den gelenler de aynı yaklaşım içindeydi.
Her ne kadar bunu söyleseler de sonunda Ecevit'e son bir vefada daha bulunmaları gerektiğini kayda geçiriyorlardı.
Nitekim, duygusal yön ağırlık kazandı ve Ecevit'in istediği oldu.
Bu açıdan bakıldığında, aslında delegenin üçte birine yakınının tercihi olan Şükrü Sina Gürel'in aldığı oyların küçümsenmemesi gerekiyor.
Ecevit'ten sonra Genel Başkanlık koltuğuna oturan Zeki Sezer, bundan sonraki dönemde DSP'yi tabana yayan, atamalarla götürmeyen bir lider olması halinde kalıcı olabilir.
Bunları başaramazsa, DSP ancak bir siyasi okul veya vakıf olarak hayatını sürdürür...
Veya kısa süre sonra yeni bir Kurultay'a daha gider...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kadrolaşma virajındaki kaza   / 04-08-2004
 Kuruşun hesabını yapanlar   / 30-07-2004
 Denizle barışmak   / 28-07-2004
 Demokratik aile örgütü   / 27-07-2004
 "Demiryolu komünist işi..."   / 25-07-2004
  ÖSS sonucu ve tren kazası   / 23-07-2004
 Başkanlık makamının kaderi   / 21-07-2004
 AB'nin orantılı kuvvet kullanımı   / 20-07-2004
 Türel'in Antalya rüyası...   / 18-07-2004
 Turizmin siyaseti   / 16-07-2004
AHMET HAKAN COŞKUN
Merak ettiklerim
Ne kadar "açık toplum" olsak da...
ÖMER ÇELİK
Yüksek siyaset..
Siyaseti var eden şey, toplumdaki...
İLKER SARIER
Bir eşşeklik ettik işte!
Meclis'te hızlandırılmış tren...
ÖMER LÜTFİ METE
El bombası ile atom
Dün Askeri Şura kararları ile ilgili...
Hanımağanın 3'üncü kocasını da vurdular
Geçen yıl ikinci eşi büyük oğlu tarafından öldürülen 'hanımağa'...
Azrail onları 0-3'te ölümle buluşturdu
İstanbul Esenler'de bir çiftin kavgasıyla başlayan kovalamaca sonucu...
40 bin Euro'luk mezar
40 bin Euro'luk mezar
PKK/KADEK'in Avrupa'da tanınmış isimlerinden olan ve geçen yıl...
Gel vatandaş eyleme gel!..
Gel vatandaş eyleme gel!..
'Dar gelirlilerin Akmerkezi' olarak bilinen Eminönü Yeni Camii...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.