Yüksek siyaset..
Siyaseti var eden şey, toplumdaki tartışma ve ayrışma alanları ile uzlaşma yollarıdır. Bu, uluslar arası toplum için de geçerlidir... Ve, her yüzyılın siyaseti yeni tartışma ve ayrışma alanları ile bunları gidermeye dönük yeni uzlaşma yolları ile belirlenir. Partileri birbirinden ayıran şey de, toplumdaki tartışmaları nasıl tanımladıkları ve bunlara dönük ne tür uzlaşma yolu önerdikleriyle ilgilidir... Geçen yüzyılın ayrışmaları "konvansiyonel" ayrışmalardı. Partiler hangi toplumsal sorun parçasını öne çıkarıyorlarsa, onu toplumun geneli için sorun olan diğer parçalardan mutlak şekilde üste çıkarıyorlardı. Bu nedenle, bir partinin vurgu yaptığı sorun diğer partinin gündemine çok alt bir sıradan giriyordu. Türkiye'de bu durum çok acı tecrübelerin yaşanmasına yol açmıştır. Bu yüzden siyaseti belirleyen şey "kamu siyaseti" alanındaki tartışmalar değil, "partizanlığı" ifade eden çatışmalar olmuştur. Siyaset "cemaatçi siyaset" tarafından belirlenmiştir. "Cemaatçi siyaset", sadece kendi taraftarlarının çıkarını gözeten bir siyaset anlayışını ifade eder. Kendi taraftarları dışındakilerin siyasi tutumlarının ve toplumsal taleplerinin dışlanmasına dayanır. Bir siyasi cemaatin taleplerinin toplumun tümü için geçerli olduğu varsayımı ile hareket eder. Toplumsal merkeze uygun siyaset yapmak yerine, toplumsal merkezi kendi özel alanına sıkıştırmaya/indirgemeye çalışır. "Cemaatçi siyaset" toplumun "fotoğrafını" değil, "karikatürünü" esas alır... Geçen yüzyılın sonundan başlayarak önümüzde akıp giden yüzyılın bu ilk dönemine "cemaatçi siyaset"in dinamiklerinin yok olmaya yüz tutmasıyla girildi... Bu yüzyılı tanımlayacak ayrışma alanları ve uzlaşma yolları, her yerel siyaseti "yüksek siyaset"le buluşmaya zorluyor. Partiler, toplumu hangi bakış açısına göre ele alırlarsa alsınlar, toplumun geneli için ne yarar ürettikleri ile değerli ya da değersiz, güçlü ya da güçsüz olacaklar. Geçmişte belli bir "siyasi fikri" savunmak partinin taraftarları gözünde haklı olmaya tek başına yetiyordu. O fikrin güçlü bir sistem ve ekonomik refah üreteceğine kesin bir inanç vardı. Şimdi ise bir siyasi fikrin taraftar toplaması iyi bir sistemi pratikte ne derece üretebildiğine ve refahı ne kadar artırdığına bağlı olarak şekilleniyor. Ve geçmişteki gibi insan haklarının belli bir partinin önceliği, refah artırma stratejilerinin başka bir partinin önceliği olması gibi bir ayrışma da yok. Siyaset üretmek tüm değer alanlarının aynı oranda üretilmesine ve yönetilmesine bağlıdır. Ayrıca, muhafazakârlık, liberalizm ya da sosyal demokrasi gibi siyasi fikirlere bağlı olarak ortaya çıkan "partizanlık" yerine, bu fikirlerden yola çıkılarak toplumun farklı taleplerinin "tümü" için bir üretim yapılıp yapılamadığını belirleyen "yüksek siyaset" belirleyici oluyor. "Yüksek siyaset", fikirsiz, içeriksiz, siyaseti sadece imaj kampanyalarına indirgeyen ve sembollerin gerçeğin yerine geçtiği bir "pop-siyaset" değildir. Belli bir siyasi fikirden yola çıkarak toplumun tümüne yönelik değer üretmeyi, imajın içeriği yansıttığı oranda karşılık bulmasını, yerel olanın evrensel olanla buluşmasını ve sembollerin gerçek toplumsal taleplere yaslanmasını esas alan bir siyasi zihniyet ve tutumdur. Bu yüzyılı belirleyecek olan budur.
|