Şah ve mat
Maçtan önce birileri çıkıp "Fenerbahçe, Beşiktaş'ı İnönü'de farklı yener" iddiasında bulunsaydı buna ne Daum, ne başkan Aziz Yıldırım, ne de Fenerbahçeli taraftarlar inanmazdı. Kadrolar elimize geldiğinde Beşiktaş'ın oyuncu yapısının orta alan ve savunma ağırlıklı isimlerden kurulu olduğunu gördük. Fenerbahçe ise deplasmanda oynamasına rağmen 4 forvetle sahaya çıktı. Daum maçı bence önce soyunma odasında kazanmıştı. Futbolcularının beynini mükemmel yıkamış, hepsinin kafasına "Sakin olun, seyirciden etkilenmeyin, çok koşun, fanteziye kaçmayan, rakibe boş alan vermeyin" diye sıkı sıkı tenbih etmişti. Beşiktaş'ın taktik anlayışı tam bir çorbaya benziyordu. Lucescu rakibe göre değil, kafasına göre bir takım sahaya çıkarmıştı. Daum ise taktiğini bir satranç ustası gibi oluşturmuştu. Fenerbahçe kalabalık savunma yapıyor, orta sahasında arı gibi çalışıyor, top Beşiktaş'a geldiğinde Aurelio ve Ümit Özat orta alanın savaşçı askerleriydi ve ilk toplara anında basıyordu. Tomas-Serdar, Luciano-Sergen, Aurelio-Tümer adeta yapışık oynuyordu. Beşiktaş'ın geriden salladığı şişirme toparı önce Ümit Özat, kaçanları da kule gibi yükselen Tomas karşılıyordu. Serhat, Tuncay ikilisi savunma ile orta alan arasında güvenlik köprüsü oluşturuyor, İbrahim ve Kaan Dobra'nın hücuma çıkarken arkalarında bıraktığı boşluklara seri ve akıllı deparlar atıyorlardı. Maestro Hooijdonk Beşiktaş'ın ilk 15 dakikada erken gol bulması için bir baskısı vardı ama golü atacak silahı yoktu. Fener savunması çakılı oynadığı için Sergen ve Serdar topla buluştuklarında ağa takılmış balık gibi çırpınıyordu. F.Bahçeli futbolcular oyun disiplininden asla kopmuyor, top Beşiktaş'a geçtiğinde sadece Nobre'yi ilerde bırakıp çok çabuk görev alanına dönüyorlardı. Nobre arkadaşlarının hücum bölgesine yerleşmesini sağlamak amacıyla buluştuğu topları vücudunu kullanarak çok iyi saklıyordu. Pancu, Tümer, Giunti, Sergen makina düzeninde çalışan F.Bahçe'nin savunma duvarını delemiyordu. Maçın kilit ismi Van Hooijdonk'tu. Golcülük görevini bir kenara bırakan Hollandalı, maestro gibi orta alanda top çevirip kullanıyor, ters kanada attığı kontra toplarla Beşiktaş'ın savunma düzenini bozuyordu. Luciano'nun Serhat'a attırdığı golden önce Hooijdonk'un topu oyuna çabuk sokması müthişti. Golden sonra, Beşiktaş'ın pamuk ipliğine bağlı kazanma iştahı ve oyun disiplini yerle bir oldu, sinirlilik başladı. Daum dersine çalışmış Lucescu'nun ikinci yarıya aynı kadroyla başlaması, İlie'yi oyuna geç alması ve "savunma" felsefesine ihanet etmesi büyük hataydı. Beşiktaş saldıran değil de savunan takım olsaydı, F.Bahçe zorlanabilirdi. Çünkü Luce'nin elindeki kadro hücum ağırlıklı değildi. Daum ve öğrencileri derbi dersine o kadar iyi çalışmışlar ki, ikinci, üçüncü golü bulmalarına rağmen oyun düzenlerinden hiç ödün vermediler. Sonuç; Daum şah dedi, Luce mat oldu. Ve Beşiktaş lige havlu attı.
|