Medyayı suçlamak
Türkiye'de son dönemde bir gelenek oluşmaya başladı. Herhangi bir kurumda işler ters gitmeye başlayınca hemen medya suçlu ilan ediliyor. Bu tavrı ilk önce siyasetçiler geliştirdi. Ülkede kötü giden bir şeyler yazıldığında, hakkında yazılan konu tartışılmadan doğrudan yazan eleştirildi. Bunun son örneğini "hızlandırılmış tren" kazasında gördük. Başbakan Erdoğan, konuyu gündemde tutan, kararın yerindeliğini eleştiren medyayı günah keçisi haline getirdi.
*** Konu, Devlet Demir Yolları ve Ulaştırma Bakanlığı'nın ehil ellerde olup olmadığından çıkıp medyanın tavrı tartışmasına döndürülmeye çalışıldı. İşin tuhafı bu tavır toplumun her kesimine sıçradı. Her gece başka bir sevgiliyle çıkan, bu durumu fotoğraflanan kimi mankenler bile "medya yalan yazıyor" demeye başladı. Şimdi aynı komik olay Fenerbahçe'de görüldü. Fenerbahçe kulübünde teknik direktörle ilgili kriz çıktı. Daum'un gönderilmesi bile gündeme geldi. Bütün bu haberleri spor muhabirleri kulüp içindeki kaynaklardan aldılar. Ancak sonunda yönetimle teknik direktör anlaştı, Fenerbahçe Başkanı da krizin sorumluluğunu medyanın üstüne attı. Aslında kriz anında medyayı suçlayan bütün bu kesimler, medyaya en çok ihtiyaç duyan ve ihtiyaç duyduklarında medya gücünü kullanmaktan hiç gocunmayan isimler. Varlıklarını, ünlerini, toplum içindeki yerlerini büyük oranda medyaya borçlular ama bir yere geldikten sonra içinde bulundukları kurumu yönetmekle yetinmiyorlar. Medyayı da dizayn etmek, yönetmek kaygısına düşüyorlar. Bu elbette Türkiye'ye özgü bir durum değil. Amerika'da da, İngiltere'de de bu tip gerilimler yaşanıyor ve orada da medya günah keçisi haline gelebiliyor. Türkiye'ye özgü olan ise medyanın kendi içindeki kavgaları, siyaset dünyasıyla ilişkisi, manşetlerin özellikle son dönem adeta iktidarlara kiralanması gibi nedenlerle halk nezdindeki itibarında gerileme meydana gelmiş olması.
*** Bu koşullar altında medyaya yüklenmek, sorumluluğu medyanın üzerine atmak daha kolay oluyor. Burada yapılması gereken, elbette öncelikle medyanın saygınlığını, inandırıcılığını yükseltmek olmalı. Ama yapılacak bir başka şey daha var. O da her fırsatta medyaya tavır alanlara karşı doğru tavırla yaklaşılması. Fenerbahçe Başkanı bile kulübündeki yönetim zafiyetini medyaya yüklemeye kalkarsa işlerin çivisi çıkmaya başlıyor demektir. Türkiye'de medya eksikleri ve gediklerine rağmen çok önemli bir fonksiyonu yerine getirmektedir. Medyanın fonksiyonu hızla Batı demokrasilerinde olması gereken noktaya gelecektir. Bunda Merkez Grubu'nun ciddi bir rolü olacaktır. O nedenle medyayı suçlamayı alışkanlık haline getirenlerin son dönemde medyanın yaptıklarına bir daha bakmasında büyük yarar var. Türkiye, Avrupa Birliği'ne medyanın desteği ile girecektir. Reformların gerçekleşmesinde her fırsatta suçlanan medyanın büyük rolü vardır. Medyayı eleştirenlerin bu gerçekleri görmesi gerekir herhalde.
|