Vakıf üniversiteleri
Vakıf üniversiteleri Türkiye nüfusunun henüz küçük de olsa önemli bir bölümüne hizmet veriyor. Açıldıkları dönemde özel televizyonlar gibi kuşkuyla karşılanan bu kurumlar, bugün eğitimin önemli bir unsuru haline geldi. Her vakıf üniversitesi devlet üzerinden ciddi bir yük alıyor. Devlet bu sayede kendi üniversitelerine biraz daha kaynak aktarma olanağı buluyor. Birbirleriyle ciddi bir rekabet içinde olan vakıf üniversiteleri ise eğitim kalitesini artırmak için sürekli yatırım yapıyor. Bahçeşehir Üniversitesi de bunlardan biri. Dün üniversitenin Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel ile birlikte üniversitenin Beşiktaş'taki yeni kampusunu gezdik. Beşiktaş'ta boğaz kıyısında gerçekten mükemmel bir tesis yaratılmış. Üç ay gibi kısa bir sürede tamamlanan iki binaya yaklaşık 17 milyon dolar para harcanmış. Kötü kafeteryaların, yıkık, kaçak binaların yerinde şimdi pırıl pırıl bir kampus binası yükselmiş. Bu kurumun bölgeye de büyük katkısı olacağı açık. Bilgi Üniversitesi'nin Kuştepe'nin çehresini değiştirdiği gibi bu kampusun da ilçeye büyük kazanımlar getireceğinden şüphem yok. Aslında Türkiye'nin eğitim sorununun çözülmesi vakıf üniversitelerinin desteklenmesinden, yaygınlaştırılmasından geçiyor. Elbette ideal olan Türkiye'nin her gencine en mükemmel eğitim olanaklarını sağlamak. Fakat, bugün için bu hedefi gerçekleştirmek mümkün değil. Üstelik böyle bir başarıyı sağlamış ülke de yok. O nedenle, bugün elimizdeki olanakları en iyi şekilde kullanıp ülkenin parlak beyinlerine fırsat veren herkesin önünü açmamız şart. Vakıf üniversiteleri, burs sistemi aracılığıyla bu hizmeti de vermeye çalışıyor. Enver Yücel'in verdiği bilgiye göre, Bahçeşehir öğrencilerinin yüzde 37'si burslu okuyor. Koç, Sabancı, Bilgi, Yeditepe ve şu anda ismi aklıma gelmeyen tüm vakıf okullarında böyle bir kontenjan var. Vakıf üniversiteleri, sadece eğitim seviyeleri değil, öğrencilere sağladıkları demokratik eğitim ortamı, öğrencilerin gerek kültürel, gerek toplumsal gelişmelerine katkılarıyla da eğitim sistemi içinde özel bir yer tutuyor. Türkiye'de şu anda üniversite sistemindeki gençlerin sadece yüzde 2'si vakıf üniversitelerinde eğitim görüyor. Özel eğitimin toplamdaki payı ise yüzde 4. Uzmanlar, bu rakamın Batı'da olduğu gibi yüzde 10'lara çıkması gerektiğini belirtiyor. Bütün varlığını üniversitesine aktaran Kadir Has, dershanecilikten kazandığını üniversitesine aktaran Enver Yücel, Yeditepe gibi bir vaha yaratan Bedrettin Dalan, eğitime farklı bir bakış getiren Bilgi'nin kurucusu Oğuz Özerdem ve elbette bu yolu Bilkent'le açan İhsan Doğramacı, Koç ve Sabancı ailesi gibi isimler, Türkiye'nin bir başka lige yükselmesinin kavgasını veriyor. Bu gayretleri içinde önlerine YÖK'ten belediyelere kadar birçok bürokratik engel çıkarılıyor. Kendi öğrencilerini seçme şansı bile verilmiyor. Onlar yine de yılmadan yollarına devam ediyor. Eminim ki, onlar sayesinde Türkiye er veya geç uluslararası çapta ses getiren üniversitelere kavuşacak. Onlar, en ağır kriz dönemlerinde bile ülkenin geleceğinden kuşku duymayan, yarınlara yatırım yapan insanlar. Hepsi özel insanlar. İyi ki de varlar.
|