Gerçek pazarlık...
Avrupa'da Türkiye ile ilgili olumlu hava yerini mesafeli bir bekleyişe bırakmış görünüyor. Başta Almanya ve Fransa olmak üzere zor durumdaki liderler Türkiye'ye yakın görünüp kendilerini daha da zora sokmak istemiyor. Bu gerçek Meclis'in reformlara devam, gerçekleştirilmiş reformları hayata geçirme iradesini etkilememeli. Sonuç olarak ortaya çıkan tablonun insanımızın yaşam kalitesini bir adım daha ileri götürdüğü bir gerçek. O nedenle "Biz ne yaparsak yapalım bizi almazlar" yaklaşımını bırakıp vatandaşlarımızın yaşam kalitesini daha da artırmak için neler yapmalıyız tarzını benimsemek daha doğru bir siyaset olur. Türkiye yıllarca Kürtçe'yi yasakladı, şimdi serbest bıraktı. Rakamlar ortada, Kürtçe kurslarına gidenlerin sayısı azaldı, Kürtçe kaset satışları düştü, yasaklıyken rağbette olan sanatçıların reytingi düştü. Rahmetli Özal bu gerçeği yıllar önce dile getirmişti ancak kimseye dinletememişti. Zaman onu haklı çıkardı. Gerçekleştirilen reformlar, uygulanan politika başta Avrupa olmak üzere dünya ülkelerinin saygınlığını kazanmamızı sağladı. Artık Amerika bile Türkiye'den beklentilerini çantada keklik göremiyor. Bunlar Avrupa Birliği ivmesiyle elde edilen kazanımlar. Bunları sağlamlaştırmak ve yenilerini eklemek Meclis'in başlıca görevi. Bu arada Avrupa Birliği yolundaki çabaları da artırmak gerek elbet. Bugünün dünyasında ülkeler arasındaki ilişkileri tarihi yakınlık, kültürel benzerlik, güç durumu kadar maddi ilişkiler düzeyi de belirliyor. Türkiye, yıllardır askıda tuttuğu kimi projeleri hayata geçirmek üzere. Bunlar arasında THY'ye uçak alımından savunma sanayiine kadar uzanan milyarlarca dolarlık yatırım var. Amerika ve Avrupa bu konuda birbiriyle yoğun bir rekabet içinde. Başta Fransa ve Almanya olmak üzere, ekonomileri son yıllarda ciddi bir büyüme göstermeyen bu ülkelerin Türkiye pazarına ihtiyaçları var. Sonuçta Türkiye'nin üyeliği ile ilgili nihai kararı da bu iki ülke verecek. Helikopter yatırımından, Airbus alımına kadar her silahı, Avrupa Birliği ile müzakereleri başlatma garantisi almak için kullanmak zorundayız. Bugünün dünyasında diplomasinin en önemli aygıtlarından biri ekonomi olduysa, Ankara bu durumu kendi lehine sonuçlar elde etmeye yönlendirmek durumunda. Bunun ayıplanacak bir yanı yok. "Şartlı üyeliğe" gelince... Başbakan zaten bir Almanya gezisinde Türk vatandaşları için serbest dolaşım hakkının bir süre ertelenebileceğini baştan ilan etmişti. Avrupa'nın en büyük korkusu göç olduğu için en önemli şartı Türkiye kendisi koymuş oldu. Burada Ankara'nın kesinlikle kabul edemeyeceği, özel statülü ortaklıktır. Böyle bir teklif karşısında Türkiye'nin Gümrük Birliği dahil olmak üzere AB ile yakın ilişkilerini en baştan gözden geçirmesi gerekir. Türkiye'yi dışlayıcı öneriler gelmesi durumunda kaybedilen sadece helikopter ihalesi veya Airbus satımı olmakla kalmamalı elbette.
|