|
|
Bu bayram tadından yenmez
Bayıldım bu fikre. Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, Antalyalı balıkçılara "Balık Bayramı" düzenlenmesi önerisinde bulunmuş. Yaşa sen Valim! Üç tarafı denizle çevrili bir yarımadada yaşayıp da balık tüketiminin bu kadar az olduğu bir ülkeye bu tür atraksiyonlar şart aslında. Vali Yüksel, böyle bir bayram düzenlendiğinde, balığın halka sevdirileceğini, balık yeme alışkanlığının geliştirileceğini söylemiş. Hatta üstüne bir de ilave etmiş: "Kurun meydanlara kazanları, tavaları, ızgaraları, dağıtın millete balığı. Özellikle çocuklara balık yedirin. İnsanlar bu alışkanlığı kazansın." Off! Düşünsenize, buram buram levrek ızgara, barbun tava, sardalya buğulama kokan bir şehir. Benim gibi boğazına düşkün, deniz ürünlerine ayrıca tutkun biri için bundan güzel bayram mı olur? Ben aslında hep yazarım ya, bayramları sevmem. Zoraki el öpmelere, metazori ziyaretlere hiç gelemiyorum. İçimden geldiğinde istediğim ve sevdiğim insanların elini de öpmeye giderim, gider yanaklarını da sıkarım. Ama işin içine zorunluluk girince riyakar durumlar da ortaya çıkabiliyor. Ama bir balık bayramına ben bile hayır demem. Yine şöyle bir düşünün, gittiğiniz her ev ziyaretinde şekerleme, lokum, baklava yerine, karides ızgara, kalamar tava, hamsili pilav, laos buğulama ikram edildiğini.. Yanında da kolonya, mendil yerine, deniz börülcesi, yeşil salata, fava.. Eh, şerbet yerine ne içileceğini de yazmayayım artık. Zaten yazmama gerek var mı? Onsuz balık yiyen adamı mahkemeye verirler.. Yazık, mundar olur o balık! Neyse.. Evet Sayın Valim.. Arkanızdayım. Desteğim sizinle. Bir an önce ilan edilsin şu Balık Bayramı. Yakışır, üç yanı deniz kıyısındaki bu memlekete!
|