| |
|
|
Alex aşkına...
Pazartesi sabaha karşı dörtte uyanıp TV'nin başına geçtim. Henüz karanlıktı. Sabah ezanı okunmamış, kuşlar ötmeye başlamamıştı. ATV'nin kardeş kanalı MTV'de müzik klipleri dönüyordu. Derken Emre Tilev'in sunumu, Sabah Spor'dan Mert Aydın'ın yorumuyla program başladı: Peru 2004 Güney Amerika Kupası... Brezilya- Meksika maçı! Tabii ki bir F.Bahçeli olarak Alex'i izlemek için kargalardan önce kalktım. Evet, FBTV'de Alex'in oyunundan örnekler veriliyor şu sıralarda. Ancak bunlar kısacık bölümler. Ayrıca bir oyuncunun maçlarından öyle bir klip hazırlayabilirsiniz ki... Süper bir futbolcu gibi görünebilir. Bu yüzden Brezilya-Meksika maçı önemliydi. Peki nasıl oynadı? Alex'i hiç seyretmemiş olanlar için şöyle özetlenebilir: O bir Sergen! Brezilya tarzı Sergen. Fazla koşmuyor. Pres yapmıyor. Arada sırada çalımı basıyor. Fırsatını bulursa kaleye esaslı, isabetli, hem teknik, hem de bomba gibi şutlar çekiyor. Maç anlatımında 'en az' kurulan cümleler hangileriydi biliyor musunuz: 1) "Alex pres yaptı." 2) "Alex destek verdi." Ancaaak... Kısa, orta, uzun fark etmiyor. Her türden uzaklığa müthiş isabetli toplar gönderiyor. Ama öyle böyle değil. 'Al da oyna...' ya da 'Al da at...' cinsinden. Adrese teslim. Koşan oyuncunun hemen önüne... Ya da rakibin ulaşamayacağı boş alanlara... Eğer Tuncay, Serhat, Murat Hacıoğlu, Serkan ve Fabiano bunları değerlendiremezse, yuh olsun! Ortega'dan (ve Felipe'den) farkı: "İlla da önce bir iki çalım atayım sonra pas veririm" sevdasında değil. Gerekince ya da zorda kalınca çalım atıyor. Hagi'den farkı: Takım 'efendisi' olacak bir karaktere sahip olduğunu sanmıyorum. Hırslı değil. Sergen'den farkı: Nazlı, hantal, kilolu değil. Genç. Çok daha dinamik ve hareketli. Alex daha çok yazı kaldırır. Mesela: Nasıl durdurulur? Ama bugünlük "F.Bahçe taraftarı rahat uyusun" diyerek bitirelim.
|