| |
|
|
Atanmış iktidar olmaya değer miydi?
Safa Giray Yüce Divan'da yargılanırken, onu dikkatle izlemiştim. Yargılandığı aylarda, suçsuz olmasına rağmen ne tür bir manevi baskı altında kaldığını görüp üzülmüştüm. Şimdi bir eski başbakan ve eski üç bakan daha Yüce Divan'a gönderildiler. Şimdi onlar da Safa Giray'ın çektiklerini çekecekler. Ve sonunda beraat edecekleri de belli değil. Bu son sanıklar 28 Şubat rejiminin kurbanları. Seçim kazanmadıkları halde, "Durumdan vazife çıkaranlar" tarafından iktidar yapıldılar. Sonunda sade siyasetin değil, medyanın da, bankacılığın da, müteahhitliğin de dengesinin bozulmasına katkıda bulundular. Oysa Turgut Özal'ın başlattığı değişim sürecini devam ettirebilir ve demokratikleşme yolunda atılan adımların sahipleri olarak, siyaset tarihine geçerlerdi. Siyasi yaşamları boyunca Özal'ın çok önemli bir uyarısını unuttular. - ANAP başka partilere benzerse yok olur, demişti Özal. Onlar bu uyarıyı unuttular ve kendi yaptıkları icraattan çok, rakiplerini karalamayı yeğ tuttular. Sonuçta "Ben çamurun üstünde oturmam" diyerek rakibini karalamayı seçen bir eski başbakanın, Cumhuriyet tarihinin ilk Yüce Divanlık Başbakanı olması da, sadece kaderin cilvesi olarak algılanamaz. Türkiye'nin bir Ortadoğu ülkesi ve burada siyasetin bir maraton koşusu olduğunu, kısa dönemli iktidarları sırasında hiç düşünmediler. Bundan sonra çekecekleri eziyete değer miydi atanmış iktidar olmak? Dilerim bu süreçte yalnız kalmazlar. Dilerim gerçek dostları da vardır ve onların beraberliği ile eziyetleri hafifler.
|