kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Hincal Uluc @ SABAH
Tel:
0212 3544813
Fax:
0212 3544891
 
Babamı bir kez daha anarken..
Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
SEVGİLİYE ÖĞÜTLER

Babamı bir kez daha anarken..

Bugün Babalar Günü.. Ve her Babalar Günü'nde değişmez yazım.. En "Baba" yazım!.. Bir daha.. Yaşadıkça her yıl, bu zaman..


Babam atalarının Kafkasya'dan gelmiş olması ile övünürdü hep.
Evimizde, subay babam nereye tayin olursa olsun, birlikte götürdüğümüz iki simge vardı, Kafkasya'dan atalardan gelme.
Birisi, üzerinde gerçek ödül mühürler bulunan Çerkez Semaveri, ki şimdi benim salonumu süslüyor. Öteki de üzeri elle yapılmış, oyma ve gümüş işlemelerle süslü av tüfeği. Bakmaya kıyamayacağınız güzellikte bir Kafkas çiftesi.
Savaş sonrası yıllarda, kaç kez anlattım sizlere, radyo bile yoktu doğru dürüst. Günde iki saat deneme yayını yapan ve parazitten zor dinlenen bir postane radyosu dışında. Sinema minema hak getire.
Babamın bir tek özel keyfi vardı. Av.
Cumartesi geceleri, sobanın başına toplanırdık. Kestaneler yarılır, sobanın üzerine dizilirdi.
Babam av tüfeğini ve av takımlarını çıkarırdı. Önce tüfeği özene bezene siler, temizler, yağlar, kenara koyardı. Sonra fişek hazırlamaya başlardık.
İrili ufaklı bir yığın aleti vardı babamın, fişek yapmak için. Karton silindirleri alır, altına kapsülü basar, içine barutu sıkıştırır, onun önüne saçmaları yerleştirir, kapatırdı. Ağbimle ben yardım ederdik babama. Kendimizi çok ama çok önemseyerek. Hazırlanan fişekler, beline bağladığı fişekliğe dizilirdi rengarenk.
Bu işler yapılırken, babam, başından geçmiş av öykülerini anlatırdı, keyifle..
Geç vakitlere kadar yatmama iznimizin olduğu tek geceydi, cumartesileri.
Sabah uyandığımızda babamı gitmiş bulurduk. Güneş doğmadan yola çıkardı avcı arkadaşları ile.
Avdan pazar akşamına doğru yorgun, ama öyle keyifli dönerdi ki babam.
Tüm yorgunluğuna rağmen, o ata yadigarı gümüş işlemeli , oymalı çiftesini gene özenle temizler, kılıfına yerleştirirdi. "Hanım şunları çocuklara pişir bakalım" diye avladıklarını annemin önüne gururla koyarken.
Babamın keyfi nasıl tüfeğiyse, bizim keyfimiz de bayram günleriydi, iple çektiğimiz bayram günleri.
Türkiye'nin en sıkıntılı günleriydi onlar. Yokluklar ülkesiydik kelimenin tam anlamıyla. Hangi kuyruk? Ekmek kuyrukla değil karne ile alınırdı. Nüfus kağıdına vurulan damga ile. Paran olsa da fazlasını alma hakkın yoktu. Öyle sıkıntılı günler.
Ama bayram tüm sıkıntılara rağmen biz çocuklara "Bayram" olarak gelirdi.
Tepeden tırnağa yenilenirdik. Elbiselerimin çoğunu annem dikerdi, her bayram yeni bir şeyler yapmayı başarırdı.
Sonra yeni ayakkabılar, yeni gömlekler, çoraplar.
Ve de o zaman ki aklımızla, ölçüsüz harcayabildiğimiz bol harçlık.
Haftalığımız 25 kuruşken mesela, bayramda babamdan günlük alırdık, gün başına bir lira. Öteki akrabalardan da gelirdi harçlık. Bayramın ilk günü cebimizde 2.5 lira falan olurdu. Harca harca bitmez. Sinemaya giderdik. Bayram yerine gider dönme dolaba biner, gazozla simit alırdık, gene bitmezdi.
Hiç unutmam. Bir bayram günü, milletvekili olan büyük eniştem (biz ona Paşa Dayı derdik) İstiklal savaşı kahramanlarından Aşir Atlı Paşa, bize gelmişti.
Elini öpen ağabeyime, çıkardı, bir kağıt para verdi, harçlık diye. Onun ve bizim elimize harçlık diye konan ilk kağıt paraydı bu. Ağbeyimin dili tutuldu sanki. Koskoca beş lirayı ona veriyorlardı. Olacak şey miydi? Şaşırdı. Teşekkür etmeyi unuttu. O gün bugün ailede her bayram hâlâ kahkaha ile anlatılır. Parayı Paşa Dayı'ya geri verdi. "Hiç değilse yarısını verin" diye. Nasıl gülmüştü Paşa Dayı, parayı tekrar ağabeyimin eline koyarken.
Bana da 2.5 lira vermişti.. O da kağıt para. Hayattaki ilk kağıt param.
Hey gidi günler hey.
Gene böyle bir bayram arifesiydi işte. Anadolu kasabalarında bohçacı kadınlar vardır, kapı kapı dolaşır elle yapılmış örtüler, perdeler, çarşaflar toplarlar ve satarlar.
Bir de erkekler. Tellallar. Onlar da sokak sokak dolaşır, bağıra çağıra , ikinci el, kıymetli şeyler satarlar başkası adına.
O gün, bayrama bir kaç gün var, okuldan eve dönüyorum. Tellalı gördüm sokakta. Sırtında 100 metreden görsem, doğru tanıyacağım, üzerindeki çizgileri bile ezbere bildiğim bir şey var.
Babamın Tüfeği.
Gururla övündüğü atalarının yadigârı ve hayattaki tek özel keyfinin simgesi.
Beynimden vurulmuşa döndüm. Ağlamak istedim, olmadı. Koşa koşa, nefes nefese geldim eve. Annem, "Hayır oğlum, yanılmışsın, o değil. Bak babanın tüfeği burada" desin diye.
"Anne tüfek" dedim. Ağlamaya başladı. Benim size bu satırları yazarken ağladığım gibi.
Sıkıntı son haddine varmıştı ve babam anneme "Benim çocuklarım, bu bayram öksüz çocuklar gibi kalmayacaklar. Her zamanki gibi bayram yapacaklar. Tepeden tırnağa giydireceğiz, bayram sabahı elimi öperken, harçlıklarını da vereceğiz, hanım" demişti.
Neyle? İşte o tüfekle.
Babamın bizlere sevgisi, atalardan gelen gururunun ve hayattaki en büyük keyfinin de çok ötesindeydi.
Tereddüt bile etmemişti, bizim bayramımız için tüfeğini satarken.
Sanki sözleşmişiz gibi, evde o tüfeğin lafı bir daha hiç edilmedi.
Çünkü hepimiz, o tüfeklerin binlercesinden çok daha değerli bir şeye sahip olduğumuzu biliyorduk.
Sevgiye!...
Bizi aile yapan, bunca yaşam gailesine, araya giren yüzlerce kilometreye rağmen, biz Öcal, Hıncal, Serpil ve Kemal kardeşleri hâlâ bir arada, hâlâ sımsıkı tutan sevgiye..
Babam bize sevgiyi vermişti asıl, bayramlarda..
Canım babam.. Bize öğrettiğin sevgi ile seviyorum seni..
Babalar Günün kutlu olsun!..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Bir başbakan.. Bir de vali..   / 25-06-2004
 TRT'nin naklen yayın fiyaskosu..   / 24-06-2004
 Üzüldüğüne sevindim, Yavuz!..   / 23-06-2004
 Ahmet Piriştina ve ben..   / 22-06-2004
 Babamı bir kez daha anarken..   / 20-06-2004
 Bir daha alkış, Hüsnü!..   / 19-06-2004
 Rehhagel'in eseri   / 18-06-2004
 Sabah sabah.. Sabah'a bir iğne..   / 18-06-2004
 Teşekkürler Şarık Ağabey.. Teşekkürler..   / 17-06-2004
 Antalya'da bir vali..   / 16-06-2004
ERDAL ŞAFAK
Buna da şükür
Nasıl olsa ABD Başkanı Bush'un Ankara...
MANSUR FORUTAN
Engelleniyorum!
Artık büyüyorum galiba. Ufal da cebime...
MEHMET BARLAS
ABD Başkanı Bush da, aslında bir kader...
ALİ KIRCA
Başka işgal yok!..
Korkmaya gerek yok! Hepsi bu işte...
SAVAŞ AY
Hasan Pulur bir şey derse dinleyin!..
Hasan Pulur tüm...
NEBİL ÖZGENTÜRK
Attila İlhan'a dertleşme niyetine
Sevgili Attila...
REFİK DURBAŞ
Üç konu, üç soru...
Toplum yaşantımızda dikkatimi...
HINCAL ULUÇ
Polis otobüste bomba olduğunu biliyor muydu?..
Bugün de...
Futbolda deprem
Futbolda deprem
Ankara 24'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, hafta sonu yapılması gereken...
Zararı kulüplere olur
Zararı kulüplere olur
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, seçimlerin ertelenmesinin...
NATO'ya 'barış' mesajı
NATO'ya 'barış' mesajı
Sosyalist Enternasyonal zirvesi İstanbul’da başladı
NATO...
Memurların yargılanması kanununa Sezer'den veto
Memurların yargılanması kanununa Sezer'den veto
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Basın Kanunu ile özel güvenlik...
Köye gelen 'hayırlı' yolcular...
Köye gelen 'hayırlı' yolcular...
SABAH-TEMA işbirliği ile uygulanan 'kırsal alanların kalkınması' için...
'Tarihi bir fırsat yakaladık'
'Tarihi bir fırsat yakaladık'
Dışişleri Bakanı Gül, 46 ülkenin katılacağı NATO zirvesinin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.