|
Doğu'daki mucize
|
|
TEMA ile SABAH okurlarının işbirliği Erzurum'un iki köyüne çağ atlattı
Sabah okurlarının damla damla katkısı, TEMA Vakfı'nın projesine akınca Kotandüzü ve Yayladağı köylerinin kaderi 9 ayda değişti.
Yeni Hayat İki köyde evler onarıldı, su sorunu çözüldü, modern ahırlar inşa edildi, kurslar açıldı...
*** Köye gelen 'hayırlı' yolcular...
SABAH-TEMA işbirliği ile uygulanan 'kırsal alanların kalkınması' için gittik Erzurum'un Pasinler ilçesine bağlı Kotandüzü ve Yayladağı köylerine... HEM siz SABAH okurlarının katkısıyla TEMA tarafından yapılan 'hayırlı işleri' görmeye hem de 'memleketimizden insan manzaralarını' anlatmaya....
Yazıyla anlatmak yetmez... Görmenizi çok isterdim.. Önceki gün "kuşluk vakti"nden, "alacakaranlığa" kadar, Erzurum'un uzak sessiz ve yalnız iki köyünde, Kotandüzü ve Yayladağı'nda yaşadıklarımızı, tanıklıklarımızı, işittiklerimizi, gözlerdeki sevinci, coşkuyu ve tabii ki geçmişe dair hüzünleri, hülasa, insanoğlunun bütün duygu hallerini görmenizi çok ama çook isterdim.. Masaların, odaların, bitmez tükenmez toplantıların yapıldığı kapalı mekanların öte yanında, "bir başka dünya"lar olduğunu da... Görünen köye, köylere kılavuz istendiğini, istenmesi gerektiğini de! Ama elden geldiğince, bu yazıda, bu satırlarda yaşananlara, akıp gidenlere ayna tutulacak.. Yazıya ihanet etmeden, ayrıntılarda gezinerek.. Akşamdan sabaha, erken bir sabahtan gecenin bir yarısına uzanan sohbetlerden, göz tanıklığından bir fotoğraf çıkarılmaya çalışılacak.. Hamasete düşmeden, kaleme "laf olsun" diye sarılmadan, teknik ayrıntılara boğulmadan, memleketten insan manzaraları aktarılacak... Bir "rapor düşülecek" bir "röportaj yolculuğu" yapılacak... Memleketin iki köyünde ne varsa yansıtılmaya uğraşılırken, çalışılırken, memleketin nerden nereye gittiğine dair kimi ipuçları da verilmeye çalışılacak.. Ve ümitsizliğin, hayallere dönüşmesinin, kaydı, fotosu da... Yıllar boyu yalnız bırakılmışlığın, ilgisizliğin ve yoksulluğun yüreklerde bıraktığı izler de... Görmüş kadar olursanız, yaşamış kadar hissedersiniz ne mutlu bana!
Niye Düştük Köy Yollarına? Önce.. Bu köylere neden gidildi? Genel Yayın Müdürümüz Ergun Babahan, Merkez Haber Ajansı Genel Müdürü Mehmet Güler, A Takımı Kaptanı Savaş Ay ve ekibi, TEMA Vakfı'nın liderleri Nihat Gökyiğit, Hayrettin Karaca ve diğer TEMA yöneticileri, Kotandüzü ve Yayladağı köylerinde ne arıyorduk? Cevap, hayırlı bir iş için... Evet evet, Babahan'ın, defalarca ve dün de yazdığı gibi. Bence, "basının en hayırlı işlerinden biri" sayılabilecek bir proje için oradaydık ve geçen yıl imzalanan "sivil toplum örgütü- gazete okuru" birlikteliğinin meyvelerini görmeye gidiyorduk. Hatırlanacağı üzere Her SABAH alan okuyucunun, ödediğinin yüzde biri yani, 3.500 lirası, TEMA'ya, yüzde biri de Darüşşafaka Cemiyeti'ne aktarılıyordu... Darüşşafaka'nın, biriken paralardan ürettiği projeleri ve seyir defteri bir yana.. TEMA da, havuza aktarılan ve oldukça ciddi bir rakam tutan bütçeyle, köylere, toprağa, köylüye "hayat damarı" açıyordu böylece.. Yani, teknik bir ifadeyle "kırsal alanların kalkınması" çerçevesinde belirlenen köylerin, (ne yazık ki "ağır yoksulluk ve çaresizlik" içinde yaşayan köylerin) ekonomik ve sosyal refaha kavuşması için somut çareler üretiyordu TEMA... (Vakfın amacı.. Erozyonla mücadelede, kırsal alanlarda yaşayan insanların sosyo-ekonomik yönden kalkındırılması sağlanmadan başarılı olunamayacağı gerçeğinden hareketle, kırsal yerleşim bölgelerinde yaşam standartlarını yükselterek, doğal varlıkları korumak, geliştirmek ve kullanımını sağlamak..) İşte dostlar, biz de geçen yıldan bu yana sürdürülen bu projelerin "su yüzüne" çıkışının izini sürmeye, köylülerle birlikte coşkusunu yaşamaya gidiyorduk.. Ve tabii ki "köylerimizin, köylümüzün hal-i-pür melalini!" gözlemeye de.
Elli Yıldır Gelen Olmamış "Bizim köye elli yıl vardır ki bi devlet memuru gelmemiştir beyim! Dört çekerli araçlardan biriyle saatlerce ve kilometrelerce Kotandüzü'ne doğru yol alırken, törenleri izlemeye davet edilen komşu köyün muhtarının ağzından çıkıyor bu sözler. Kotandüzü ve Yayladağ'ın "ne denli şanslı" olduğunu ekleyerek... Sahiden, bilinen durumdur belki ama "yoksulluk ve yalnızlık kader gibi olmuş" onbinlerce köyümüzde, kasabamızda... Gezimizin birinci günü, (yani köylere çıkmadan önce) kent merkezindeki TEMA ofisinde birbirinden cevval, birbirinden heyecanlı TEMA gönüllüleriyle birlikteyiz.. Ekip kaptanı Haluk Bey anlattıkça biz sarsılıyor, biz sarsıldıkça o sarsmaya devam ediyor. Bir de üstüne üstlük fotoğrafla da belgeliyor anlattıklarını... Elinde baget, fotoğrafı işaret ediyor ve..
Bütün Köyün Bir Tek Tuvaleti Varmış "İşte" diyordu, "Kotandüzü'nde iki ay öncesine kadar sadece şu tuvalet vardı! 50- 60 hanelik köy halkının kullandığı tuvalet tekti!" Hemen arkasından, yine birkaç ay öncesine kadar hayvanların barındığı(!) ahırların fotolarına dikkat çekiyor... Havasız, çatısız, izbe, sağlıksız ve tehlike yaratabilecek ahırlara... Ardından mazide kalan bir "okul" görüntüsü, devamında da ilkel usullerle derme çatma ve "tehlikeli madde" olduğu her halinden belli bir tandırın çarpıcı fotoğrafı çıkıyor karşımıza... Derken, yoksul köy çocukları kadınlar, erkekler.. Sarsıldığımız nokta da burası zaten; Akıp giden ve anlatılan şeyler "devlet kuşu" nun yıllar yılı hiç konmadığı ve uçmadığı köyler olduğunun belgesi gibi.. Haluk Bey, "ağır ve yaralı mazi"nin ardından bu kez son üç beş ay içinde yapılanlara geçiyor... Her eve yapılan tuvaletten, restore edilen okuldan, sulama kanallarından, "köy odasındaki kitaplık"tan, giyecek ve yiyecek yardımından ve tabii ki en önemlisi (bizim de bir sonraki gün yerinde uygulamalı göreceğimiz) hayvancılık ve tarım operasyonlarından.. Biraz nefes alır gibi oluyoruz, bu kez projenin uzman sosyologlarından genç bir bayanın tokat gibi sözleri düşüyor ofise.. "Projeye başlarken, konuşmaya ve dertleşmeye gidildi köy insanıyla. İşsizlik yoksulluk ve yalnızlığın beraberinde büyük travmalar büyük tahribatlar olup bitmiş hep... Kadınlarımızı, genç kızlarımızı dinlerken çok ağladığım oldu... Kız çocuğunu okutmak istemeyen aile reisleri, kapıdan dışarıya bırakılmayan ev ahalisi "
Köy Meydanı Bayram Yeriydi Evet, Erzurum TEMA kurmaylarının "sıkı hazırlanmış bir rapor" misali saatler süren anlatımlarından anlıyoruz ki... Şu kısacık zaman diliminde olup bitenler ve yapılanlar dahi uygarlaşmaya, eğitime, kafalardaki duvarları yıkıp atmaya "muhteşem bir köprü" ve hedefe tam isabet eden altın vuruş olmuş ki sormayın gitsin... Tam bir serüvene dönüşen "Kotandüzü ve Yayladağ" turunda gözlerdeki kıvılcım bunun aynası gibiydi zaten.. Gün boyu "bayram yeri"ydi köy meydanları... Şiirlerin okunduğu, çocukların düşe kalka çatıya çıktığı, yabancının yerli olduğu, "ihtiyar delikanlılar"ın çocuklaştığı, yerlinin olağanüstü ev sahipliği yaptığı, halayların çekildiği bayram yeri.. Halayın bir ucunda kalbini ve tüm vakitlerini "ibadethane" gibi sayıp sevdikleri TEMA'ya ayırmış gençler, diğerinde, kravatını bir yana bırakmış kaymakam, hemen kolbaşında ihtiyar heyeti, ortasında köyün en hızlı delikanlıları... Karşılarındaysa, kamerasının vizöründen bakan Nihat Gökyiğit.. Fotoğraf makinesinin deklanşörüne basan Hayrettin Karaca... İki tetikçi! Karavana değil, 12'den vuran iki "toprak yolcusu!" Palavra anlatan değil, anılar ve insan biriktiren iki kalp avcısı.. Bizim o köylerdeki bulunma varlığımızın mimarları... Çok yaşayın e mi..
|