Gözlerimi kapıyorum evimdeyim
Amerika'da kanser tedavisi gören ünlü oyuncu Filiz Akın yazılarıyla Cumartesi Sabah'ta. Soluk soluğa okuyacaksınız
Hastane yatağımdan size "merhaba" diyorum. Mimozalar, leylaklar, çiçekler içinde bıraktığım İstanbul'umda denizi gören evimde değilim ne yazık ki... Evim, ülkem, deniz, İstanbul, dostlarım, sevdiklerim bana şu an o kadar uzak ki.... Ama Tanrımın bana bir armağanı, bir o kadar da yakınlar. Gözümü kapadığımda sanki yine evimde, yatağımdayım, Boğaz'da yürüyorum.
*** Ona bir kez daha hayran olacaksınız
Filiz Akın geçtiğimiz hafta tüm Türkiye'yi üzmüştü. Akın, Sabah Gazetesi Yazıişleri Müdürü Balçiçek Pamir'e verdiği röportajda, hiç beklemediği bir anda pençesine düştüğü amansız hastalığı, "kanser"i anlatmıştı. Houston'da tedavi gören ünlü oyuncu, "Bazı insanlar 'Niye ben?' diye isyan eder. Ben etmedim. Sadece kanser kelimesini yakıştıramadım kendime" diyordu. Hem kendi moralini yüksek tutmak hem de sevenlerinin kalplerine bir nebze olsa su serpmek için neşeli olduğunu söylüyor, "Olmuş bir kere, atlatmak zorundayım" diyerek bu hastalıkla savaşını dile getiriyordu. Filiz Akın bu büyük mücadelesini şimdi de Cumartesi Sabah'ın sayfalarına taşıyor. Güzel oyuncu, yaşadıklarını, ona destek olan yüzbinlerle bu sayfalarda paylaşacak. Kansere karşı savaşıyla bir kez daha hayranlık uyandıran Akın'ın yazılarını bir solukta okuyacaksınız.
Merhaba Şimdi ben yattığım yerden, Amerika'dan, Houston'daki hastanedeki yatağımdan size 'merhaba' diyorum. Mimozalar, leylaklar, çiçekler içinde bıraktığım güzel İstanbul'umda denizi gören evimde değilim ne yazık ki... Evim, ülkem, deniz, İstanbul, dostlarım, sevdiklerim bana şu an o kadar uzak ki... Ama Tanrımın bana bir armağanı, bir o kadar da yakınlar. Gözümü kapadığımda sanki yine evimdeyim, yatağımdayım. Boğaz'da yürüyor, balık yiyor, mimozaları kokluyorum. Bu müthiş bir oyun... "Gibi" gibi yapıp, hakiki gibi yaşıyorum... Aslında şu an "Bambaşka Biri" için çekim yapıyor olmam gerek ama ben biraz kemoterapi, biraz radyoterapi hastanede iyileşme günlerimi sayıyorum. İyileşeceğim söz... Ve benimle birlikte bu meşakkatli yolculuğa çıkan herkes de benimle birlikte iyileşecek. Sevgiyle, inançla, dirençle aşacağız bu zorluğu... Geri dönüp bakmam gerekiyor tüm bu olanlara... Neler yaşadım anlatamam bir bir. Hiç umulmadık bir anda gelen bu sevimsiz konuğu, 'en iyi nasıl geri yollarım'ın arayış çabalarını paylaşmalıyım sizlerle... Aslında biz hepimiz bir aileyiz. Bunu bilmek, sevildiğini bilmek o kadar müthiş bir duygu o kadar benzersiz bir armağan ki... Bu bir "merhaba"... Bundan böyle sevgili gazeteci yazar dostum Bircan Usallı Silan ile yaşadığımız her olayı birlikte anlatacağız size... O ve ben karşılıklı duygularımızı, şaşkınlığımızı, çare arayışımızı size aktaracağız. İşte benim bu hastalığımı ilk öğrendiğim an doktorumla aramda geçen diyaloglar. İlk şaşkınlığım, ilk var olanı yok sayışım...
*** - Yüzünüzün sağında, çene altı ve boyunda çukurlar oluşacak. Bu bezeleri almak için yapılacak ameliyat o kısımda büyük bir "Y" şeklinde büzülme izi bırakacak. Boyun kasına yapışık şişkinlikleri temizledikten donra göğüsten kas alarak desteklemem gerekecek. Yüzümün sağı, boynumun sağı gittiği gibi göğüs de gidiyor. - Ayrıca sinire çok yakın olduğu için belki siniri de keseceğiz, sağ omzunuz aşağıda olacak ve bazı hareketleri eskisi gibi yapamayacaksınız. Olamaz! Omuz da gidiyor. En çok kullandığım sağ elim de. (Bütün direnmeme rağmen gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.) - İnanın. İğneli biyopside boynunuzdaki bezede hoşa gitmeyen hücrelere rastladık. Yani! Peki ameliyatı ne zaman düşünüyorsunuz ? ("Kanser hücrelerine" dendiğinde ameliyat tarifi yapıldığı anki kadar sarsılmamıştım.) - Hemen yarın. Başka? - Radyoterapi ve kemoterapi... Bütün imkanları kullanacağız. Ama çok radikal bir başlangıç değil mi? Neredeyse pazarlık etmek geliyor içimden. Hay Allah bu kadar çirkinleşmeden olamaz mı? Baş ve boyun cerrahı anlamış gibi içimden geçenleri, gayet net; "Hayatta kalmanız hepsinden önemli" deyip kestirip atıyor. Yakışıklı cerrahın bana bunu en kısa yoldan söylemek için gayret ettiği açık... Yüzü daha da dramatik ve anlamlı. "Hiç size yakışıyor mu bu söyledikleriniz?" diye takılmak geliyor içimden. Hani öyle dersem her şey birden şaka oluverecekmiş gibi. Ama işin şaka kaldırır bir yanı yok. "Haydi bakalım siz de bir an önce kavrayın artık bu gerçeği" der gibi bakıyor yüzüme. Bu doktorumla konu hakkındaki ilk diyaloğumdu.... O sırada eşim Sönmez Köksal'ın soğukkanlı tavrını, beni sakinleştirişini asla unutamayacağım...
|