Baba parası ile ekmek parası
İstanbul "Bağdat hız cehennemi"nin son "öldürme faili" genç Fırtına, belki de çok iyi bir çocuktur, belki bugüne dek karınca incitmemiştir... Belki de zaten "karıncaları ezip geçen" bir hayat tarzının, tutkuların, umursamazlıkların, gazlamaların yolcusudur. Zaten "sanık" olmuş ve tanımadığım bir genci şahsen yargılayamam. Kanunlar ve bir ihtimal, "vicdan azabı" dikilecek karşısına. Yol kenarındaki bir insanın, içkili ve vurdumduymaz hız sarhoşluğunun sabah darbeleriyle öldürülmesini kanun nasıl idrak eder, kanundan öte, yaptığının ıstırabı ile yaşayacağı korku ve endişeler o genci nerelere sürükler, bilemem. Ama öldürme anına birlikte gazladığı arkadaşının ağzından dökülen, "Biz terörist değiliz, sadece adam öldürdük" var ya... Buyurun işte!
*** Bir gencin, densizlik, dengesizlik, aymazlık, küstahlık kimyasının da karıştığı bir "felaket müsebbipliği" ardından, bir insan ölümünün peşinden ağzından dökülebilen ilk sözlerinin bunlar olması ayrı bir facia. "Terörist olmamalarıyla" övünülen... Ama altlarına çekilen arabalarla başkalarının hayatlarını ezmeyi doğal karşılayabilen, hayatı başından sonuna, bir yarış, "kıymeti harbiyesi olmayanlar"ın üstünden rahatlıkla geçilebilen bir kulvar gören gençlik, hatta üniversitelilik! Trafik kuralları, kendini kontrol bir yana, üzülmeyi ve utanmayı dahi öğrenememiş, sindirememiş, içselleştirememiş bir insanlık modeli! Ölümlü vakalarla karşımıza çıkanlardan ibaret olsa, "istisna, kaza" gibi sözcükleri kullanır, rahatlarız. Lakin, sadece o gece, sabaha kadar, Bağdat Caddesi'nde yahut başka başka yerlerde, son sürat, tam gaz, kim bilir kaç otomobil ve kaç genç küstahça, umursamazca, "sadece bir adam" dedikleri kaç hayata nanik yaparak basıp gitti. Kim bilir kaç genç, "baba parası"yla çullandıkları tüketim, eğlence, var olma, kendini gösterme ve sözde kanıtlama şımarıklığının dumanlarını "ekmek parası" hayatlarının üstüne üstüne savurdu.
*** Kendi özgürlüklerini ve özgünlüklerini, sözde "değerli" sandıkları tornadan çıkmış taklit küstahlıkların içinde tutsak kalarak yaşadıklarını sanan... 35 milyon liralık bir yevmiye için sabaha kadar direksiyon sallayan "ekmek parası nüfusu"na dair hiçbir duyarlılıkları olmayan bir "gençlik faciası"ndan söz ediyorum. Kendilerine ait herhangi bir emek, herhangi bir yetenekten ziyade, az ya da çok bir mirasyedi hovardalığıyla her şeyi hızla tüketmeyi hak gören bir çocukluk ve gençlik felaketi. Daha kendilerini bir insan olarak üretemeden, vicdanlarını ve akıllarını üniversitede dahi olgunlaştırmadan, burnu büyüyen... Yaşadıkları ülkeye dair herhangi bir sızıyı hiç duymadan, "terörist değiliz, sadece adam öldürdük" diyebilmeyi sindiren... Milyonlarca yaşıtlarının umutsuzluk rehineleri olduğu bir ülkede, "baba parası"yla dershaneler ve üniversitelerle ulaştıkları diplomalara, kör bir cehaleti, sağır bir vicdanı, akılsız bir uyanıklığı, duyarsız bir fırsatçılığı, kakarakikiri bir kayıtsızlığı da iliştirerek "başarılı" olduklarını sananlardan söz ediyorum. Bir kişiyi yahut bir kuşağı, soyut bir gençliği değil; İster kazayla "bir adam öldürsünler", ister harika yaşadıklarını zannederken kendi içlerindeki insanı azar azar öldürmüş olsunlar, şu esnada yanınızdan, üstünüzden son sürat geçen somut gençleri kast ediyorum. "Gösteri ve gösteriş çağı"nın, hem cellatları, hem kurbanları!
Not: Dünkü yazıda raylarda dolaşırken, Attila İlhan'ı bir dizesiyle "Atilla" olarak anmışım. Sizden, en çok kendisinden özür dilerim.
|