| |
Zana'nın kaygı veren sözleri..
Eski DEP milletvekili Leyla Zana, Diyarbakır'da 'Bu coğrafyamız bir Filistin, bir Lübnan olmamalı, bir Yugoslavya hiç olmamalı' diye başlayan konuşmasında olumlu mesajlar verdi.. Ancak konuşmanın bir bölümü beni çok rahatsız etti.. Birçok kişiyi de rahatsız ettiğini düşünüyorum.. Aslında rahatsızlıktan da öte.. Kaygılandırdı diyebiliriz.. Zana diyor ki: 'En azından altı ay daha bu ateşkes bozulmamalı.'
Bu bir tehdit mi? Altı ay sonra ne olacak? Cezaevindeki PKK militanlarına genel af çıkmazsa Zana bu kez verdiğimiz süre doldu mu diyecek? Ateşkes, eşit meşru güçler arasında yapılan bir anlaşmadır.. Zana bu sözleriyle PKK'yı meşru bir örgüt konumuna sokmuyor mu? Sonra barış çağrısı da ne demek? Ortada savaş mı var? Sadece Zana değil, HADEP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da benzer bir tavır içinde.. O da 'PKK ile hükümete aynı mesafede olduklarını' söyleyerek terör örgütünü meşrulaştırmaya çalıştı.. Devletten aldığı maaşla Kandil Dağı'nda terör örgütünü yönetmeye çalışan eski milletvekili Zübeyir Aydar'ı muhatap kabul etti.. Bunlar 'Acaba yine mi o günlere döneceğiz' dedirten, insanı düşündüren açıklamalar.. Peki şöyle bir düşünelim.. PKK terör eylemlerine başlarsa bundan en büyük zararı o bölgede yaşayanlar görmez mi? Diyabakır'ın 10 yıl önceki Diyarbakır olmasını kim ister? Silahların patladığı, yatırımların durduğu, hava kararınca sokağa çıkılamayan, kentler arasında yolculuk yapılamayan bir Güneydoğu kimin ekmeğine yağ sürer? Elinde silah olan, dağlarda yaşayan, terörle beslenen, gücünü terörden alarak yaşayan kişilerin işine gelebilir.. Peki ya Diyarbakır'da, Şırnak'ta, Bingöl'de yaşayanların.. İş, aş derdinde olanların.. Çatışma ortamına dönmek onların işine gelir mi? Güneydoğu'da her geçen gün daha da iyiye giden ortamı bozmak, insanları germek, olumlu adımları frenlemek, karşı tepkiyi harekete geçirmek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.. Bir dönem yaşandı, bitti.. O defter kapandı.. O defter sayfalarını hatırlatmak, o sayfalara atıfta bulunmak, hele hele ateşkes çağrıları yapmak, bugünü anlamamak demektir.. Zana bunu yapacağına, dağdakilere 'Silahı bırakın, silahla çözüm olmaz' deseydi ya.. Bakın, Belediye Başkanı Osman Baydemir ne diyor: 'Diyarbakır'da şu anda 30 bin sokak çocuğu var. Bunlardan 2 bini madde bağımlısı.' Artık el atmamız gereken sorun bu.. Önce güvenlik sonra refah diyorsak, sıra refah düzeyini artırmaya geldi.. Bu da yeni yatırımlarla olur, yeni iş kapılarının açılmasıyla sağlanır.. Ama ikide bir ateşkes çağrısı yapılırsa, altı ay gibi süreler verilirse, bölge yine belirsizliğe süreklenmeye çalışılırsa kimse oraya çivi bile çakmaz.. 30 bin sokak çocuğu yarın 50 bin olur.. İşsiz sayısı ikiye-üçe katlanır.. İnsanlar bir somun ekmeğe muhtaç hale gelir.. İşte en büyük tehlike de o zaman başlar.. Eski DEP'lilerin 10 yıl aradan sonra kendi bölgelerini gezmeleri çok doğal.. Ama bu gezi sırasında normalleşme sürecine katkı yapmaları gerekir.. Bölgede gücünü, etkisini yitiren eli silahlı kişilerin oluşturduğu örgütü, meşru zeminmiş gibi göstererek bir yere varamazlar.. Böyle yaparak Güneydoğu'nun gelişmesine katkı sağlayamazlar..
|