Toplantının ardından
Amatör denizcilere katıldığım bir toplantıdan vereceğim haberler var. Ataköy Marina'da Amatör Denizcilik Federasyonu ADF, üye kulüplerin başkan ve yöneticileriyle Sahil Güvenlik Komutanı ve Denizcilik Müsteşarlığı görevlilerini amatörlerin sıkıntıları aktarabilmeleri için bir araya getirdi. Toplantıya büyük bir merak içinde gittim. Çünkü yıllardır Denizcilik Müsteşarlığı, Türk amatör denizcileri için dünyada eşine benzerine rastlanmayan uygulamalar ve yaptırımlar icat ediyor, Sahil Güvenlik Komutanlığı da "görevi icabı" bunları kimsenin gözünün yaşına bakmadan sonuna kadar uyguluyordu. Herkesin kafasında aynı soru vardı: Acaba askerlerin başı yani Sahil Güvenlik Komutanı bu konuya nasıl bakıyordu? Sahil Güvenlik birimlerinin kontrolleri sırasında amatör teknelere sadece ehliyet ve "denizdeki ruhsat anlamına gelen" yat kayıt belgesi sormaları yetmez miydi? Yoksa en ufak detayına kadar her şey çevrilen teknelerden istenilecek miydi? Sonunda gördük ki; toplantıda Sahil Güvenlik'le ilgili gerçekten etkileyici bir sunum yapan Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Engin Heper, amatör denizcilerin karşı karşıya bırakıldığı tüm haksız ve yanlış uygulamaların farkında ama Müsteşarlık ve Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü kendisine hangi listeyi verirse onu da son satırına kadar uygulamaya kararlı. Bunu da akşam söylediği iki cümleyle net bir şekilde ifade etti. Bunlardan birincisi gereksiz uygulamalarla ilgiliydi ki bunu; "bazı sıkıntılarınızın olduğunun farkındayım ama bu konudaki sıkıntılarınızın adresi biz değiliz" diyerek dile getirdi. Komutana karayolları trafik denetimlerini örnek vererek "Bir çevirmede polis gerekli evrakları kontrol ettikten sonra "sinyalleri çalıştır, farları yak söndür, bagajı aç, istepnenin tırnağına-havasına bakayım, ilk yardım çantasını da çıkar içindekileri göreyim, bakalım tarihleri geçmiş mi" diye didiklemeye başlarsa iş kontrolden çıkıp sevimliliğini kaybeder, sizler de uygulamalarınızda amatörlere gereksiz olduğuna inanılan bu teferruatların aranmasında bir parça hoşgörü gösteremez misiniz?" diye sordum. Cevabı, "yani bana görevini yapma mı diyorsunuz" oldu. Dilim döndüğünce asla göreve müdahale gibi bir niyetim olmadığını izah etmeye çalıştım. Ama anlaşılan bu yıl da Türk bayraklı teknesi olan amatörler "acaba istenenler arasında bir eksiğim var mı" diye heyecan geçirmeye devam edecekler. Denizcilik Müsteşarlığı'ndan gelen bürokratlarla da konuştuklarımızı da haftaya anlatacağım. Yemekten sonra kendi kendime "Acaba Sahil Güvenlik sivilleştirilebilir mi?" diye düşündüm. Ama bu fikirden hemen vazgeçtim. Çünkü yaklaşık 100 milyon dolarlık komik bir bütçeyle 8333 kilometre uzunluğunda "yani dünyanın çevresinin beşte birinden fazla" bir kıyı şeridiyle, dört ayrı denizde, her türlü kaçakçılığa, kanun ihlallerine, milletlerarası sıkıntılara, anlaşmazlıklara açık böyle bir ortamla cefakar Türk askerinden başkası asla baş edemezdi. Görünen o ki, Denizcilik Müsteşarlığı insafa gelip yönetmeliklerinde dünyaya paralel düzenlemeler yapana kadar her kontrolde titremeye devam edeceğiz.
|