|
|
Bilseydim mağduru oynardım
Barış Manço'nun ölümünden sonra borçları ve aşk dedikodularıyla konuşulan Lale Manço'nun en büyük desteği yeni eşi Serdar Ahıskalı
Sahibi oldukları tatil köyünün borçları nedeniyle Barış Manço'dan miras kalan antika otomobilleri satılan ve Moda'daki evini kaybetmekten de korkan Lale Manço isyan ediyor. Kısa bir süre önce yeniden evlenen Manço, "Allah yüzüme güldü ve Serdar'ı karşıma çıkardı. Tek şansım bu" diyor. Lale Manço yaşadıklarını ve verdiği mücadeleyi anlattı.
BİZ HİÇ KÜSMEDİK * Bu ev Barış Manço demek. Devlet lütfen sahip çıksın.
* Etrafta kimse yokken yanımda yalnız Serdar vardı.
* Ölmeden önce Barış'la ayrı olduğumuz doğru değil.
*** Serdar'ın karşıma çıkması sanki ilahi düzenin bir parçası
Bir süre önce Barış Manço'ya ait eski otomobillerin satılmasıyla yıkılan Lale Manço, suskunluğunu bozdu. Müzeye dönüştürmek istediği Moda'daki evin satılmaması için mücadele veren Manço, yaşadıklarını ve yeni evliliğini anlattı
Hiçbir şey istemiyorum. Tek istediModa'daki bu evi kurtarmak. Bir daha trilyonlar verseler toplanamayacak bir kültür birikimi yatıyor bu evde. Barış Manço'nun kültürünü yok etmek tarihi bir suçtur
Askerlik dönemi dışında hiç kesmediği saçları, bıyığı, parmaklarını dolduran çeşit çeşit yüzükleri, omuzlarına dökülen saçları, giysileriyle ve müziğiyle hem Türkiye'de hem de yurtdışında sonsuz bir merak ve ilgi merkeziydi Barış Manço. Bu özelliğini, 7'den 77'ye adlı televizyon programında da ustalara yakışır bir şekilde korumasını bildi. Köyünden, kasabasından çıkmayı pek sevmeyen toplumun her tabakasından, her yaştan insanı, dünyanın en uç noktalarına beraberinde götürdü, gezdirdi. Çoğu zaman, hayretler içinde, ağzımız bir karış açık, onu izledik. Şaşkınlığımız, şöhretinin doruğunda, ani ölümünde de değişmedi. Cenaze töreninin kalabalığı, evinin, ertesi yıl bile hayranları tarafından türbe ziyareti yapılırcasına dolup taşması, onun için sular seller gibi dökülen göz yaşları... Bütün bunlar, o güne kadar hemen hiçbir sanatçının sağlığında ya da yokluğunda, kimsenin alışık olmadığı türden örneklerdi ama ölümünden hemen sonra, ardında bıraktıkları üzerinde giderek artan söylentileri önlemeye yetmedi. Sanatçının ölümünden önce "Club Manço" adıyla pazarlanan devre mülk sistemi, bu söylentilerin başlıca kaynağıydı. Bu yatırım dolayısıyla alınan ve geri dönmeyen krediler, devasa bir borç yükü olarak ailesine miras kaldı. Sonrası malum: Banka olaya el koydu ve paranın acımasız kuralları işlemeye başladı. Bütün bu süreçte Lale Manço, her yükü omuzlamaya çalışan dul bir eş, iki çocuk sahibi bir anne olarak karşımızdaydı. Adı geçen yatırımda şöyle ya da böyle ortak olduğu anlaşılan Sulhi Aksüt ve mahkeme salonlarına yansıyan her olay gibi kafa karıştırıcı, anlaşılması güç çok sayıda olay, ilişki ortalığa döküldü. Gerçi kimse, Club Manço'ya para yatıranlar olup olmadığıyla, onların durumuyla ilgilenmedi ama, yaşananlarda tuhaf bir şeyler döndüğü de aşikardı. Lale Manço, uzun süre bir parçası olduğunun kendisinin de kabul ettiği borçların tasfiyesi için çareler aradı, Kültür Bakanlığı ve Başbakanlığın eşiğini aşındırdı, basından yardım istedi, kampanya çağrılarında bulundu. Hiçbiri işe yaramadı. Bu arada, gayet insani bir karar verip evlendi ve bütün dikkatleri üzerine çekti. Evlendiği eşi, bir anlamda kurtarıcısı olmuştu çünkü. Ve bu kararıyla da zaman zaman yargısız infazlara maruz kaldı. Peki işin gerçeği neydi? En iyisi sözü, Lale Manço'ya bırakmak!
* Nedir bu işin aslı, ne zaman bitecek sizin bu borç yükünüz? Ortada kimsenin anlayamadığı bir borç lafı var. Bu Barış Manço'nun kendi borcu değil, tamamen şirkete kefil olmamızdan ötürü çıkan bir borç. Bu borcun da bir karşılığı var, Club Manço. Şu anda ödememiz gereken 2,5 trilyonsa, buranın değeri 4- 5 trilyon. Yani bu borcun fazlasıyla karşılığı var. Şimdi siz bu arabaları 180 milyara sattığınız vakit, ne kazanacaksınız? Tabii banka mecburi prosedürünü uyguluyor, kendine göre haklı. Ama bunu devlet kendi bünyesinde tutsa, Kültür Bakanlığı'na aktarsa daha iyi olmaz mı?
* Arabaların satılacağını bilmiyor muydunuz? Bu arabalar daha önce de üç kez satışa çıkıldı, o zaman kimse almadı. Ama öyle haberler yapıldı ki, bu kez insanların ağızını sulandırdılar. "28 milyara Rolls Royce, kaçırmayın" diye haber yaparsanız sonuç bu olur tabii. Bakın ben bu arabaları Rahmi Koç Müzesi'ne verdim sergilenmek üzere. Ne bindik, ne gezdik, ne kendimize ayırdık... O Barış Manço demek benim için ve öyle kalmalı. Üç araba da satıldı şimdi, 180 milyara ve çok üzgünüm. Ama geri almak için gereken tüm hukuki yollara başvuracağım.
* Bu evde gördüğümüz her şey antika mı? Ne benim ne kocamın Rolex saatimiz oldu, ne 2 bin dolarlık Gucci çanta aldım, ne de mücevherlerle donandım... Öyle insanlar olmadık hiç. "Keşke böyle yapsaydık" diyorum bazen. Bir şey olarak kar kalırdı bari. Ama Barış hep bu eve yatırım yaptı. Tek tek topladı burada gördüklerinizi. İleride burayı bir müzeye dönüştürmek istiyordu çünkü. Onun ruhu, beyni başkaydı. Burada bir estetik, zevk var, çok özel bir ev burası. Evin Moda'da olması bile onunu farkının göstergesi. Pekala Boğaz'da da bir ev alabilirdik. Moda semti için bile bir değerdir bu ev. Bunun karşılığı bu mudur, koskoca Türkiye sahip çıkamaz mı buraya?
* Kurtarabilecek misiniz bu evi, ümidiniz var mı? Ben gücümün yettiği yere kadar gideceğim, hakikaten baş koydum bu işe. Ne Club Manço'yu istiyorum, ne de başka bir şey. Sadece bu evi kurtarmak istiyorum. Bu ev Barış Manço demek çünkü. Ondan kalan tek şey burası. Bir daha trilyonlar verseniz toplanamayacak bir kültür birikimi yatıyor bu evde. Barış Manço sadece "Dağlar dağlar" ya da "Adam olacak çocuk"dan ibaret değil. Fransa'dan kültüre hizmet madalyası aldı, Belçika'dan şövalyelik nişanı aldı... Biz mi anlamadık Barış Manço'yu? Bu evi de satarlarsa biz herhalde ağaç dallarına asarız bu madalyaları. Bugün Barış Manço'nun kültürünü yok etmek tarihi bir suçtur; bunu anlatmaya çalışıyorum. Devlet sahip çıksın, burayı bir sanat müzesi haline getirsin, başaka sanatçıların da şahsi eşyaları vesairesi sergilensin. Ama ne olur, başkalarının eline gitmesin! Bunu birilerinin algılaması, hissetmesi, duyması lazım artık.
* Peki, kültür bakanlığından bir yardım istediniz mi, ilettiniz mi bu isteklerinizi? Ettim ama o günden bugüne dört kültür bakanı değişti ve hep aynı yerde kaldı olay. Hiçbir ilerleme kaydedemedik. Şimdi başbakanla görüşme talebimiz var, onun için uğraşıyoruz.
İlknur Kızıltoprak
|