Heyecana sevk edilen halk vurulur!
Onca ölü olmasa, "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" deyip tiye almak mümkün. Saddam hala iktidarda olsaydı, "Saddam ABD'nin yolundan gidiyor" başlığını atan gazeteyi ne yapardı? Kapatırdı. (Tabii, sorumlularını da öldürtebilirdi!) Saddam artık iktidarda değil. ABD, "demokrasi ve özgürlük getirmek için" işgal etti. Fakat, "Bremer (işgal valisi) Saddam'ın yolundan gidiyor" diye başlık atan gazeteyi de ABD güçleri kapattı. Belki denecek ki, "Hiç olmazsa kimseyi öldürmediler." Tabii, gazetenin kapatılmasını da protesto için hafta sonu Bağdat'ta Necef'te gösteri yaparken üstlerine ateş açılarak öldürülen onca Şii'yi saymazsak. "Protesto, gösteri?" Bu da "demokrasi ve özgürlük" vaadi değil miydi sahi!
*** Yine denebilir ki, Şii liderlerden Mukteda Sadr'ın çizgisindeki o gazete, El-Havza, "ABD'nin İslam'a karşı savaş yürüttüğünü... ABD'nin derdinin Saddam'ı indirmek değil, Irak petrolünü çalmak olduğunu" da yazmış. Yazsın. "Basın, ifade ve eleştiri özgürlükleri" de "demokratik özgürlükler"den değil mi? Nitekim, ABD'de bulunan "Gazetecileri Koruma Komitesi" CPJ de gazetenin kapatılmasını, tamamen bu özgürlüklere atıf yaparak kınamıştı. CPJ, ne İslamcı, ne Şii idi! Sadece "vaat edilen" ile fiilen yapılanın arasındaki ikiyüzlü çelişkiye işaret ediyordu. Lakin, işgalcinin koyduğu kanun, açıkça "işgalciyi eleştiren" demese de, "halkı heyecana sevk eden" haberleri yasaklıyor. Nereye yontarsan yont! Fakat riyakarlık yapmayalım: Aynı "kanuni ifade" Türkiye'de de var. İşgal altında olmadığımız halde! "Halkın heyecanı" pek makbul bir şey değil.
*** Kitapları Türkçe'ye de çevrilen muhalif (ve medya diliyle "güzel") yazar Naomi Klein, Bağdat'tan "Commondreams" için yazdığı makalede, "ABD güçleri olayları tırmandırarak, 30 Haziran'da yönetimi devretmekten caymak istiyor" kanaatinde. Belki öyledir. Lakin, "demokrat" oldukları şüpheli, "milliyetçi, bağımsızlık yanlısı ve direnişte kararlı" oldukları şüphesizlerin cephesi genişliyor. Çünkü, etki tepkiyi şiddetlendiriyor. Jonathan Steele İngiliz Guardian gazetesinde, yoksul ama direnişçi Felluce'de eylemcilerin çoğunluğun sıradan, ama "milli gururla hareket eden, evlerinin, komşularının taciz edilmesine, akrabalarının, dostlarının öldürülmesine isyan eden insanlar" olduklarını yazıyor. Onlar Sünni. Washington Post'a göre, ağustosta 500 milisi varken, şimdi siyah üniformalı "Mehdi Ordusu" 10 bin kişiyi bulan, Klein'ın tespitiyle "Humeyni-Che karışımı" Sadr'ın direnişçileri ise Şii. Ve hep birbirine düşmüş ve yine düşecekleri mukadder sayılan bu iki kesim arasında, "milliyetçilik ve işgale direniş" temelinde bağların oluşmakta olduğu söyleniyor. Özellikle son olayların ardından.
*** Küresel medya imparatoru Murdoch'un gazetesi "New York Post", Felluce'de dört Amerikalı "özel asker"in linç edilmesinin ardından, "Vahşiler, soğukkanlı barbarlar" diye köpürmüştü. Bir kısım Batı'nın pis ikiyüzlülüğü bu işte: Fikirleri sorulmadan bombayla ve işgalle öldüresiye "demokrasiye geçirilmek" istenenleri, direndiklerinde aşağılamak. Ama gazete kapatarak... Ama ateş açarak... Ama küfür ederek. Ancak kendilerine boyun eğdiklerinde "farklı kültür, farklı din" olarak hoş gören bir ahlak ve insanlık anlayışı, ki buna utanmadan "medeniyet, demokrasi, özgürlük, çoğulculuk, çok kültürlülük" filan da diyorlar. Şirret nezaket. "Ulan, halkı heyecana sevk etmeyiniz, please!"
|