Onlar her direniş ruhunun linççisidir
Kimileri, "kaybedecek şeyleri olmayan"ların direnişinden bir şey anlamaz. Aptalca gelir. Kaybedecek çok şeyi olanlar neyse de, ya bu çulsuzlar. O yüzden, derme çatma siperde, yalın ayak, başı kabak, süper orduya uyduruk silahla direnmeye, bayrağı dik tutmaya çabalarken can veren Iraklı'nın cesedini çiğnerler. Ruhlarını buralardan nefer yazdıkları küstah medeniyet saldırganlığıyla saf tutarak. Çünkü, "demokrasi, özgürlük, çağdaşlık" diye tanımladıktan sonra, "küstah"ın arsızlığına dair kuşkuları olmaz. Olmaz, çünkü aynen onun gibidirler. Şöyle bir çiziktirilmiş, içi boş demokrasi karikatürü, janjanlı yaşamlarını çağdaşlık zannı, her daim paranın, silahın, devletin, amirlerinin, patronlarının her buyruğuna uyruk ve kuyruk olan bir özgürlük illüzyonu ile.
*** Cahil, geri, vahşi, yabani, barbar saydıkları "insan"ın kalbinden fışkıran tutkuyu anlamazlar. Bir inancın, bir ideolojinin, bir hayalin, bir idealin, bir vatanın, bir direnişin, başını dik tutmaların tutkusu "demode"dir. Öyle ya, "tutku" sadece hırs, sadece ihtiras, sadece iktidar olmalıdır. Sevişmelere yakıştırdıkları sözde "insani tutku" bile genellikle erkekliklerinin iktidarına dairdir. "Tutku" değil, "tahakküm"dür. O yüzden, ruhlarını, vicdanlarını, beyinlerini ve bedenlerini peşi sıra kattıkları her "tutku", mutlak tahakküme ve iktidara ilişkindir. O yüzden, "geri" olanı, "dikta" olanı, "yabani" olanı temsil ettiklerini düşündükleri bir ülke... "Medeni, demokratik, özgürlükçü" ve ille de "para, teknoloji, eğlence, hiyerarşi, piyasa" formatında, kendi hayat tarzlarını temsil eden ve "idealize" ettikleri bir devlet tarafından istila ve işgal ediliyorsa, mesele yoktur. Bu medeni yağmadan pay almayı düşünmeyen de ahmaktır.
*** Siperde ölen, büyük medeniyet tahakkümü karşısında direnebileceğini sanan; çulsuz ve perişan yaratıktır. Çünkü, o siperde sadece o Iraklının cesedini görmezler. Cilalı çağdaşlıklarının, kağıttan demokratlıklarının, lego-özgürlük inşalarının ardında, sefih vicdanlarının son sızılarını kazıyıp hayatın her anında, her türlü siperde onurla direnmeye çalışanları "linç etme" tutkusu da vardır. Siperdeki Iraklı'nın cesedine tükürürken yazılarıyla, haberleriyle... Tüm sığınaklarda, tüm siperlerde kalplerinin sesi ve vicdanlarının inadıyla direnen herkesi aşağılama, hepsini parçalama tutkuları azmıştır. Geri törelere, aşağılık tecavüzlere, yani zayıf, güçsüz, korumasız bedenlerin birtakım "zorba güçlüler" tarafından tahrip edilmesine karşı çıkışları bile iki yüzlüdür. İki yüzlüdür, çünkü... İşyerlerinden ekonomilerine, küresel düzenlerinden hayata bakışlarına kadar, beyinleri ve ruhları, güçlünün güçsüzü ezmesine, güçsüzün iğfal edilmesine, uçmaya, kaçmaya, kanatlanmaya çalışanın "medeni intikam töreleri"yle kalleşçe vurulmasına adanmıştır. Ve o yüzden, kendi zihniyetlerinin, bir devlet, "süper ordu, müthiş teknoloji, ikiz kuleler, finans imparatorluğu, medya gezegeni, piyasa cenneti" olarak örgütlenmiş en üst sembolü ABD, güçsüzün ırzına geçtiğinde alkış tutarlar. Tecavüzün erketesine yatarlar. "Sahte insan hakları" söylevlerini, "teröristler"in vurduğu masum insanlara, Şii direnişçinin ateş açtığı takside ölen kadına taşırken... Acele acele; süper ordunun, müthiş teknolojinin, ikiz kulelerin, finans imparatorluğunun, medya gezegeninin, piyasa cennetinin vurdu- ğu, kırdığı, katlettiği masum anaların ve çocukların cesetleriyle birlikte toplu mezara gömerler. Onlardan değilseniz, anlarsınız!
|