En normal seçim
Eskiden şu seçim işi amma da abartılırdı. Kimileri verdiğimiz oylarla, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e olan bağlılığımızın sınandığını söylerdi. Kimileri sandık başında mührü basarken, "dünya" ile "ahiret" arasında bir seçim yaptığımızı öne sürerdi.. Kimileri de "biz ortadayız" diyerek, orta yolculuk damarımızdan girerek işi bitirmeye çalışırdı. Ama kim ne derse desin, sonuçta seçim işi acayip abartılırdı.. Sanki hayat / memat meselesiydi söz konusu olan.. Tumturaklı lafların, büyük sözlerin, o tuhaf savaş düzeninin içinde kimsenin aklına, "Durun bakalım! Biz neyi seçiyoruz, siz ne diyorsunuz?" sorusunu sormak gelmiyordu.. Çünkü o soru sorulduğunda, 'abartı' bütün yönleriyle ortaya çıkacaktı.
*** Mesela 1994'te yapılan yerel seçimi anımsayalım.. Propaganda döneminde neler vardı neler: Din, iman vardı.. Atatürk, Cumhuriyet vardı.. Karanlık, aydınlık vardı.. İrtica vardı.. Amerika vardı.. İntikam vardı.. "Oyunu öyle bir kullan ki Amerika'dan duyulsun" deniyordu.. "Karanlığa geçit vermemek için laik adaylara destek olalım" deniyordu.. Yani hep büyük laflar ediliyordu.. Oysa yapılan, eninde sonunda belediye seçimiydi.. Kentimizin çöplerinin toplanmasını, suyumuzun akmasını sağlayacak, ulaşım hizmetlerini organize edecek adamı seçiyorduk yani.. Ya da mahallemizin muhtarını.. Yaptığımız buydu ama seçim yarışında söylenenlerin bununla uzaktan yakından ilgisi yoktu..
*** Bence bu son seçim kampanyası, bazı küçük falsoları saymazsak, bu zamana kadar yapılan en normal seçim kampanyasıydı. Tamam, 3 Kasım yenilgisinin rövanşını almak isteyen 'diskalifiye edilmiş' partilerin liderleri, yerel seçimle hiçbir ilgisi olmayan "Büyük Kıbrıs davası"nı miting meydanlarına taşımak için ellerinden geleni yaptılar ama bu iş hem tutmadı, hem de yaygınlaşmadı.. Vatandaş, Kıbrıs'la ilgili bir oylama yapılmadığının farkındaydı, dolduruşa gelmedi.. Ayrıca yine kampanya döneminde Erdoğan ile Baykal arasındaki söz düellosunun dozu zaman zaman yükseldi ama bu kavga da toplumsallaşmadı, tabanda karşılık bulmadı.. Din, iman mevzuları da meydanlara geçmişteki gibi taşınmadı.. Yani tarihimizin en normal seçimini yaptık. Adayların kim olduğuna bakıldı.. İstisnaları göz ardı edersek çoğunluk, kenti için, ilçesi için, beldesi için "en doğru seçim"i yapmaya çalıştı.. Buradan çıkacak sonuç şu: Bundan sonra partilerin işi zor. Hazır oy depoları artık yok. Yani öyle "Atatürk" demek ya da "din" demek yetmeyecek. Çünkü "normal zamanlar", parti gibi partilerin ortaya çıkmasını zorunlu kılar.
|