Kötü rüya
Herkesin mutlaka bir kötü rüyası vardır.. Benim kötü rüyam aşağı yukarı şöyle bir şey: Hani şu "cııırt!" efektiyle dikkat çeken "Ace" reklamı var ya, işte o reklamın baş kahramanı "Ayşe Teyze" karakteriyle, oturmuş politik bir tartışma yapıyorum.. Ne bir gökdelenden düşmek, ne bir deniz canavarı tarafından kovalanmak ve ne de bir yangının tam ortasında çaresizlik içinde kalmak.. Bunlar benim için asla kâbus olmaz. İki dünya arasında kalmış olmamdan kaynaklanan aşırı kontrol mekanizmam rüyamda bile devreye girer. Böylece rüyada olduğum gerçeğinin farkına varırım. Bunun tek istisnası "Ayşe Teyze" rüyasıdır. Rüyamda Ayşe Teyze'yle politik bir tartışma yaptığımı görsem, o güçlü kontrol mekanizmam çalışmaz, hemen ter içinde yataktan fırlarım!
*** Bu yüzden olacak Ayşe Özgün'ün geçenlerde yazdığı "Ahmet Hakan'ın laubaliliği" başlıklı yazıya, aradan geçen uzun zamana karşın yanıt veremedim. Çünkü rüyada görsem ter içinde yataktan fırlayacağım olay, gerçek olmuş, felaket başıma gelmişti. Kendisiyle aynı dili konuşmadığım, aynı duyarlılıkları paylaşmadığım, aynı kültürel atmosferi solumadığım biri, bütün bu birikimi bir yana bırakmış, benden hesap soruyordu.. Her şeye en baştan başlamak. Her şeyi tek tek anlatmak.. Hayatın boyunca seni sarıp sarmalayan inceliklerin farkına vardırmak.. Kabus buydu..
*** Oysa ben, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın eşi Ahsen Unakıtan'ın giydiği Amerikan bayraklı tişört konusunda yazdığım eleştiriyi, çok basit, çok anlaşılır bir nedene dayandırmıştım. Demiştim ki: "Bir bakan eşi, 'emperyalist' emellere sahip olduğu sık sık gündeme gelen bir ülkenin bayrağıyla süslü bir giysi giyip seçim meydanına çıkamaz. Çıkmamalı.." Neden böyle düşündüğümü uzun uzun anlatmak yerine, bir bakan eşine Amerikan bayraklı tişört giymenin yakışmayacağını belirtmiştim. Bunun için ne milli şuur, ne de antiemperyalist duygu arayışına girmiştim.. İstediğim incelikti, duyarlılıktı, ferasetti.. Ama bir hata yapmıştım ve hatam şuydu: Bu ülkede herkesin aynı dili konuştuğu, aynı duyarlılığı paylaştığı yanılgısına kapılmıştım. "Ahsen Hanım istediği tişörtü giyer, ne var bunda?" diyecek bir Ayşe Özgün çıkacağını hesaba katmamıştım. Demek ki, "bir bakan eşinin Amerikan bayraklı tişörtle halktan partisine oy istemesinin" sakıncalarını, en baştan başlayarak anlatmalıymışım.. "Bakın Ayşe Özgün Hanım" diye başlamalıymışım.. İşte benim yapmaktan nefret ettiğim şey bu.. Ve bu yüzden benim için kabus bu..
*** Yani sözün özü şu Ayşe Özgün Hanım: Bu yanıt, sevgili eşiniz Haluk'tan korktuğum için değil, yukarıdaki nedenden dolayı gecikti.
|