Bu nasıl küreselleşme?
Terör küreselleştikçe, küreselleşmenin temelleri sarsılıyor, içi boşalıyor. Çağımıza damgasını vuran bu kavram artık toplumların kâbusu haline geldi. Ben kendi adıma, sıradan bir uluslararası uçuş ile bu tahlile ulaşmış bulunuyorum! Anlatayım. Saat 8.30 THY uçağı ile Moskova'ya gidiyoruz. Aslında gidiyor muyuz dayak mı yiyoruz belli değil. Kurallara uyup 2 saat önceden saat 6.30'da havaalanındayız. Check-in falan filan derken 7.25'e varıyoruz. Uçağımız Airbus A340. 271 koltuk kapasiteli ve ful. Son kontrol noktasındayız, uçağa alınacağız. Müthiş bir kuyruk. Çünkü xray cihazına girenler adeta soyunuyor. Ayakkabı, kemer, saat, cüzdan, küpe vs. Hesaba göre uçağımızın yarım saat önceden kalkması gerekiyordu. Biz hâlâ sıradayız. Bu noktayı aşmak kişi başına 6-20 saniye sürüyor. Yani 270 yolcunun uçağa bombasız silahsız, bıçaksız bindiğinin anlaşılması için gerekli olan zaman 1 saati aşıyor. Matematik şaşmadığından uçak 1 saat 15 dakika gecikme ile havalanıyor. Kaptan Moskova'ya 2 saat 25 dakika sonra ineceğimizi anons ediyor.
*** Uçakta Joseph E. Stiglitz'in 90'ların Yükselişi adlı kitabını okumaya çalışıyorum. Önsöze takılıyorum. Stiglitz derdini anlatırken küreselleşmeyi şöyle tarif ediyor: "Ulaşım ve iletişim maliyetlerinin düşürülmesi, suni engellerin ortadan kaldırılması sayesinde dünya ülkelerinin yakın entegrasyon sağlaması." Devam ediyor: "11 Eylül 2001, küreselleşmenin çok daha karanlık bir yönünü ortaya çıkardı; terörizm de sınırları kolaylıkla aşabiliyordu." Korku artık globalizmin 1990'lı yıllarda dünyaya yaptığı gelişme, genişleme, kaynaşma, kolay ulaşma gibi faktörlerini törpülemeye başladı. Bir uçak yolculuğunda yaşanan ve alışmamız gereken kontrol yoğunluğunu "küreselleşmeye darbe" olarak yorumlamak aşırı bir kötümserlik olabilir mi? Çünkü terörizm bir ülkeden bir başka ülkeye naklediliyor çoğu zaman. Anlayacağınız terörizmin global oyuncuları da sizin gibi benim gibi dolaşıyorlar.
*** Moskova Havalanı'na indiğimizde, Çeçenistan-Rusya çatışmasına katılan Türkler'in varlığından mı, yoksa genel bir düzensizlik ve güvensizlikten mi kaynaklanıyor, emin olamadığım müthiş bir eziyet yaşıyorsunuz. Üç saat pasaport kontrolünde kalmak bir insanın bir başka ülkeye gitmesini caydırmak için yeterli sayılmaz mı? Uçaktan inen bavulların bile tekrar tekrar x-ray cihazından geçmesi güvenlik birimlerinin alarm derecesindeki paranoyasının düzeyini göstermiyor mu?Aslında çalıştığım kurumda bile güvenlik elemanlarının yıllardır gördükleri tanıdıkları kişilere yönelik "Sen kimsin" yaklaşımları bile aynı kaygılarla besleniyor. Küreselleşme önümüzdeki dönem nasıl şekillenir, derin bir yazı konusu elbette. Ama bu tip yolculuklar ülkelerin içe kapanma reflekslerini geliştirdiklerini ispat ediyor. Moskova'ya üç saatte varmak mı cazip yoksa benimki gibi 8,5 saatte varmak mı? İnsan beziyor, üzülüyor. Niye mi Moskova'dayım?. İroni olacak ama bir globalizm etkinliği için buradayım. Onu da bir sonraki yazımda anlatacağım. (Dünyanın parlak yıllarının dinamiklerini anlamak isteyenlere Akbank'ın katkılarıyla Global Yayın Ajansı tarafından yayınlanan 90'ların Yükselişi kitabını tavsiye ediyorum.)
|