| |
Muhalefet aranıyor
Seçim sonuçları Başbakan Erdoğan'ın kişisel başarısını, CHP lideri Baykal'ın ise kişisel başarısızlığını yansıtıyor. Zira ikisi de kampanyayı tek başlarına götürdüler. Sandıktan çıkan derslere gelince; 1- Seçmen AK Parti'yi genel seçimlerin epey üstündeki bir orana taşıdı ama seçim öncesi sıkça seslendirilen "Tek partili sisteme doğru gidiyoruz" tahmin ya da kaygılarını boşa çıkardı. 2- Ancak CHP'yi genel seçimlerdeki oyunun altında tutarak, Baykal ve ekibini alternatif olarak göremediğini de belli etti. Oysa AK Parti, CHP'yi ağır bir yenilgiden kurtarmak için elinden gelen yardımı yaptı. Erdoğan'ın meydanlarda hiç yoktan ya da hiç gereği yokken "CHP'nin kökeni" ve "10'uncu Yıl Marşı" tartışmaları başlatması, aslında 6 Ok'un küskün, moralsiz, tepkili seçmenlerini kenetleyip sandığa yöneltmek planına dayanıyordu. AK Parti'yi yüzde 50'nin üstünde gösteren o ünlü anket de bu plana doğrusu epey hizmet etti. 29 Martçılar Ama -haklı ya da haksız- Baykal ekibine duyulan umutsuzluk derecesindeki tepki öylesine geniş bir kitleyi etkilemişti ki, bu masa altından el uzatma stratejisi bile istenen sonucu vermeye yetmedi. Verseydi Gaziantep, İzmit, Hatay, Burdur gibi kaleler düşer miydi? Hepsi bir yana Baykal'ın memleketi Antalya'da böyle bir tablo ortaya çıkar mıydı? Kampanya dönemi boyunca CHP'liler "Bir bölümümüz 28 Mart için çalışıyoruz, bir bölümümüz de 29 Mart sabahı için" diyorlardı. 28 Martçılar'ın elinden bu kadarı geldi. Şimdi söz 29 Mart'a bilenen CHP'nin iç dinamiklerinde. Bakalım ne kıyametler kopacak... Son kurultaydaki içtüzük değişikliklerinden sonra kendiliğinden çekilmedikçe Baykal'ı görevinden uzaklaştırmak imkânsız kadar güç. Ancak Baykal kalmaya niyetliyse, en azından ekibini ve parti politikalarını kökünden değiştirmek zorunda. Nasıl olsa önümüzdeki günlerde uzun uzun yazacağımız için "Liberal-sosyal sentez"in önünün açıldığını belirterek CHP'yi burada noktalayalım. AK Parti'ye gelince; Erdoğan isteseydi partisinin oyunu yüzde 60'lara, hatta 70'lere kadar çıkarabilirdi. Ancak bu olağanüstü gücün altından kalkamayacağını anladı, kesin kazanacağı çok önceden bilinen seçim merkezlerine birkaç "stratejik başarı"yı eklemekle yetindi. Merkez sağa dikkat Ancak CHP'deki gerilemenin yanı sıra, DYP ve MHP'deki umulmadık direnç, hatta tahminlerin üstündeki oy oranları, gerek Erdoğan'ın, gerekse kurmaylarının biraz canını sıkmış olmalı. İki partinin bu başarısı, 2002'de yok olduğu sanılan "merkez sağ"ın yeniden siyasal yelpazedeki yerini almasına ve iktidarın bu kesimdeki seçmen kitlesiyle ilgili taktik ve hesaplarını gözden geçirmesine neden olabilir. Sandıktan umduğunu bulamayanlara SHP çatısı altında yarışan "Demokratik Güçbirliği"ni de eklemek gerekiyor. DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Belediye sayısında ikinci parti olacağız, en az 16-17 il merkezinde ve 150 ilçe-beldede kazanacağız" diyordu. Bu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde sonuçlar, bu beklentilerin hayli altında kalındığını gösteriyor. Daha da önemlisi DEHAP açısından simgesel önem taşıyan Diyarbakır'da AK Parti'nin yüzde 36 oy oranına ulaşması, ayrıca Demokratik Güçbirliği'nin ülkenin batısında ciddi bir varlık gösterememesi, mayanın tutmadığını ortaya koyuyor. Doğu ve Güneydoğu'da oyların tahminlerin altında kalmasında, seçimin arefesinde yapılan Celal Talabani ve Mesut Barzani kaynaklı "SHP'ye oy vermeyin" çağrılarının ne ölçüde etkili olduğunu, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Uzun sözün kısası seçmen Erdoğan'a Başbakanlığın yanı sıra Türkiye'nin Belediye Başkanlığı görevini de yükledi. Diğerlerine ise "alternatif olmaya hazır değilsiniz" mesajını verdi. Hepsi bu.
|