| |
"Sezon" açılırken
Türkiye'nin dış ilişkilerini zehirleyen bir "Sözde Ermeni soykırımını anma mevsimi" daha geliyor. Hay Allah, tam da Kıbrıs'ta referandumun ertesinde, 24 Nisan'da açılacak yeni sezon. Geçen yılı hafif hasarla atlatmıştık; Türkiye'yi soykırımı tanımaya çağıran karar tasarıları İsviçre'de ve bir de Kanada'nın bir eyalet parlamentosunda kabul edilmiş, buna karşılık ABD Kongresi'ndeki benzer girişim Bush yönetiminin yoğun çabaları sonucu engellenmişti. Hiç kuşkunuz olmasın; bu yıl da parlamentolarına tarih yazdırmaya hevesli bazı politikacılar çıkacak. Örneğin Avrupa'nın bir yerlerinde "Eh, AB'ye üye olmak isteyen Türkiye'nin bu sorunu da çözmesi zamanı geldi" talepleri yükselecek. Bu da, "Kıbrıs elden gitti gidiyor" ağıtları yakanların nasırına basma işlevini görecek. Zaten sağda solda bu sürecin "zihinsel hazırlıkları" başlatıldı bile. İşte tek kişilik muhalefet İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in "Manda hükümeti" başlıklı yazısından bir bölüm: "Mayıs ayında Kıbrıs meselesi Annan Planı çerçevesinde 'hallolunca' (!) AB'den yeni bir şart daha gelecek. Şimdiden söyleyelim: Avrupa Parlamentosu müzakere tarihi verilmesi için Türkiye'ye 15 Kasım 2000'de aldığı kararı hatırlatacak. İsterseniz bu kararı hatırlayalım: 'Avrupa Parlamentosu, Türk Hükümeti ve TBMM'ye, Türk toplumunun önemli bir parçası olan Ermeni azınlığına, özellikle bu azınlığın modern Türk Devleti'nin kurulmasından önce maruz kaldığı soykırımı resmen kabul ederek, yeni bir destek sağlamaları için çağrıda bulunmaktadır.' Tabii Avrupa Parlamentosu bu kararın da yerine getirilmesini sene sonundan evvel muhakkak isteyecek! Bizim hükümet de muhtemelen yapmaya kalkışacak..."
AB'ye Ermeni baskısı Doğru; Avrupa Parlamentosu 2000 yılında böyle bir karar aldı. Ancak o tarihten sonra köprülerin altından çok sular aktı. Onları da biz hatırlatalım: Aynı Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raportörü Alain Lamassoure'un 2001 yılı raporunda, Türkiye'nin Ermeni soykırımını tanıması adaylık için önkoşul olarak yer almadı. Gerekçe olarak da konuyla ilgili "Uzlaşma Komisyonu" kurulmuş olması gösterildi. Bunun üstüne, Ermeni diasporası Avrupa Parlamentosu'nu mesaj bombardımanına tuttu. Ayrıca Türkiye'yle üyelik müzakerelerinin başlatılmasına esas olacak AB Komisyonu da, nihai kararı verecek AB Konseyi de böyle bir koşul getirmediler. Aksine, "Bunun son derece duyarlı bir konu olduğunu" ve Kopenhag Kriterleri'nin azınlıkların korunmasıyla ilgili bölümünün yeterli güvence sağladığını her fırsatta tekrarladılar. AB bu tutumunu -en azından bugün için- koruyor. Nereden mi biliyoruz? Ermenistan'dan gelen haberlerden. İngiltere'nin Erivan Büyükelçisi Thorda Abbott-Watt, 1915'te yaşananların BM Soykırım Konvansiyonu'nun belirlediği tariflere uymadığını, ancak Türkler'in sorumlu olduğu "kitlesel cinayet" diye nitelenebileceğini söyledi, "Soykırımın tanınmasının da bir yararı olduğuna inanmıyorum" dedi ve ortalık karıştı. Ermenistan, İngiliz hükümetine nota verdi, ancak İngiliz hükümeti, Büyükelçisi'ni yalanlamadı. Tabii AB'deki olumlu yaklaşım Türkiye'yi rehavete sürüklememeli. Tam tersine sorunların çözülüp Ermenistan'la arasının düzelmesine sıcak bakmalı. Zaten ABD'nin bu amaçla bir girişime hazırlandığı haberleri de, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin yeni bir sürece girmekte olduğunu gösteriyor.
|