AKP'nin seçim sonrası sıkıntısı
MEYDANLARA hakim olan bugünkü hava 28 gün daha devam ederse, yerel seçim birçok yerde AKP'nin gösterdiği adayları onaylama prosedürü şeklinde geçecek. Bunun nedeni, siyasete hakim olan AKP rüzgarının önünde durulamamasından kaynaklanıyor. Kamuoyunda bugün adayların profilleri, projeleri ile ilgilenen neredeyse hiç yok. Hatta, adayların belirlenmesinin üzerinden bir haftadan fazla süre geçmiş olmasına rağmen, birçok büyük kentte seçmen ilçe belediye başkan adayını dahi tanımıyor. Tartışılan tek konu, AKP'nin 28 Mart'ta milletvekili genel seçimindeki oy oranını ne kadar artıracağına odaklanmış bulunuyor. Bir de partinin vitrininde tek olan ve bütün yükü üzerine alıp götüren AKP lideri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a... Kamuoyu, kendi adaylarının ne dediğinden, hangi sorunlara çözüm bulacağından çok Erdoğan'ın ne dediği, hangi olaya ne şekilde tepki gösterdiğine bakıyor.Bu rüzgarın şiddeti de birçok partiye, "Nasıl olsa AKP silip süpürecek" psikolojisini hakim kılmış durumda. Yüksek oy oranı DYP bir tarafa bırakılırsa, diğer sağ partiler her ne kadar, "Medya bize gereken desteği vermiyor" savının arkasına sığınsalar da kamuoyunda gereken varlığı gösteremediklerini kendileri de görüyor. Dolayısıyla, sağda AKP'yi güçlü şekilde bölecek bir parti olmayınca, bugünden yüzde 50'nin üzerinde bir oy oranına ulaşacağını herkes kabullenmiş bulunuyor. Bu AKP'de bir başarı olarak görülebilir. Bu başarının devamı ancak seçim sonrasında belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, işlerinin ehli olduklarını göstermelerine bağlı. Çünkü seçim sonrasında, parti lideri değil, belediye başkanı ve meclis üyeleri kamuoyunun gözünün önünde olacak. Yaptıkları her icraat, attıkları her adım ve söz anında değerlendirilecek. Bundan dolayı AKP açısından en büyük zorluk seçim sonrasında başlayacak. Kazanılan belediyelerin trilyonluk borç batağı ve aşırı istihdam edilmiş personelinden dolayı iş yapamaz hale geldiğine kimse bakmayacak. Belirli bir süre avans verdikten sonra "Bunlar da hiçbir şey yapamadılar" yakınmalarının yükselmesi kaçınılmaz olacak. Buna, parti yöneticilerinin sohbetlerde vurguladığı, "İlçe belediye başkanları veya belediye meclis üyeleri arasından Şevki Yılmazlar çıkarsa ne yaparız?" kaygısını da katmak gerekiyor. Yarı başkanlık sistemi Dolayısıyla belediye başkanlığını çok yüksek bir oy oranı ile kazanmak AKP için bugünkü konjonktürde büyük bir kazanım olabilir. Ancak ileride bunun kendisine çok büyük bir yük getireceğini bakanları dahi kabulleniyor. Örnek olarak da ANAP'ın 1984 döneminde 67 il belediyesinden 55'ini alması örneği gösteriliyor. ANAP'ın 1989'a gelindiğinde belediye başkanlığı sayısının 55'ten bire inmesiyle birlikte gelen oy erozyonunun altı çiziliyor. Bütün bunların yanında, AKP'nin oy oranını yüzde 50 gibi bir seviyeye çıkarmasının Türkiye'nin politik yapısının tekrar şekillendirmesi açısından büyük bir avantaj olduğunu da kabul etmek lazım. Özellikle, Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın bir yıl önce, "Hedefim yarı başkanlık sistemi" dediği anımsandığında, yerel seçimden alacağı oy oranı, hedefine ulaşması için büyük bir avantaj oluşturacak. Ancak, muhalefetsizliğin yarattığı etki de AKP açısından en büyük handikap olarak bir yerde asılı duracak. Sorun da bu aşamadan sonra başlayacak...
|