Muhalefetsizliğin sancısı
AKP'de dün adaylar açıklanırken, kendi iç muhalefetini de yaratıyordu. Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, istediği kişinin ilinde aday gösterilmemesini gerekçe gösterip partisinden istifasını açıkladı. Kısa süre sonra da ikna edilip istifasını geri alması sağlandı. Aslında, Kandoğan gibi parti içinde adaylar konusunda tepkili birçok ismin bulunduğu biliniyor. Aday sayısı çok olunca, partilerin kendi iç muhalefeti de bir o kadar artıyor. AKP'de bütün bunlara rağmen, yüksek bir sesin çıkmamasının temel nedeni ise parti dışı muhalefetsizlik. Muhalefetin sesi çıkmayıp, gücü de fazla gözükmeyince, AKP'deki tepkilerin cesaret alacağı bir yer bulmak da olası olmuyor. Oysa, geçen seçimde muhalefette bulunan AKP'nin gücünün fazla oranda gözükmesi diğer partiler için kaygı nedeni olmuştu. Bu da birçok partinin teşkilatının sesine daha fazla kulak vermesine yol açmıştı. Gelinen noktada AKP açısından şu aşamada böyle bir sıkıntı gözükmüyor. Ancak, bu durumun iktidar partisi açısından çok yararlı olduğunu söylemek de doğru değil. Nedeni, bunun bir süre sonra parti içi muhalefetin daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmasına neden olacağıdır. Hele ki, parti içinde eski alışkanlıklarını sürdüren, "bizden veya bizden değil" yaklaşımını sürdüren anlayışın içinde bulunduğu açmaz da bunu güçlendirecektir. Daha tehlikelisi, meşru siyasal örgütlenmelerden yeraltı örgütlenmelerine olanak tanıyacak bir yapının ortaya çıkmasıdır. Bu durum, kendiliğinden ortaya çıkacak bireysel patlamalar da göz önüne alındığında, hükümet açısından sıkıntılı bir durumun yaratılmasına yol açacaktır. Mide özsuyu gibi Bu açıdan muhalefet midedeki özsu gibidir. Yüksek asitli olsa da salgılanmadığı zaman hazım sorununun ortaya çıkması gibi bir sıkıntıyı da beraberinde getirecektir. Şurası kesin ki, içinde bulundukları durumdan AKP'liler de rahatsız. Hatta, en yetkili ağızları dahi bu durumu açık bir şekilde konuşmaktan kaçınmıyor. Muhalefetsizliğin kendileri açısından da büyük sıkıntılar yaratacağının farkındalar. Güçlü bir muhalefetin olması halinde, kendilerinin de birçok konuda ellerinin güçlü olacağının bilincindeler. Ancak, burada muhalefetin de aktif bir şekilde görevini yerine getirmesi gerekiyor. Meclis Genel Kurulu'nda Kamu Yönetim Reformu Yasası'nın devam eden görüşmelerinde CHP'nin takındığı duruma bakılınca bu daha iyi anlaşılıyor. Programında ve seçim bildirgesinde daha ileri söylemlerde bulunan CHP, yasa ile ilgili çekincelerini sıralarken, kendisinin de gerisine düşüyor. Sonuç olarak demokratikleşme ve merkezden yönetimden kurtulma yolunda sosyal demokrat olarak daha ileri adımlar atılması gerekirken, AKP'nin gerisine düşmüş bir görüntü veriyor. Bu da AKP'nin kamuoyunda rahatça sorgulanmasının önünde engel oluşturuyor. Adayların durumu Daha bugünden AKP'nin çok fazla yerde belediye başkanlığını kazanacağını herkes kabullenmek zorunda kalıyor. AKP'nin belde ve ilçelerde gösterdiği belediye başkan adaylarının siyasal kimlikleri, özellikleri, belediyecilikte gösterebilecekleri başarıları tartışılmıyor. Örneğin, AKP'nin il ve büyük kentlerin beldelerinde, neden bir kadın aday dahi göstermediği üzerinde durulmuyor. Hoş, aynı durum CHP ve diğer muhalefet için de geçerli oluyor. Onlar da AKP'ye endeksli bir aday belirleme yöntemi içinde davrandıkları için sorgulayıcı bir politika gütmek yerine, rekabetçi davranış kalıbı içine giriyor. Bu da siyasetin farklı bir mecraya doğru hızla yönelmesini beraberinde getiriyor. Depolitizasyon hakim oluyor. Bu da gerçeklerin daha net bir şekilde görülmesinin önünde büyük bir engel oluşturuyor. Daha da ilerisi, AKP'nin etkin isimlerinin dahi rahatsız olduklarını açıkça kayda geçirdikleri, iktidara endeksli bir politikanın esiri olunuyor.
|