İnsan haklarına jandarma katkısı
Türkiye'nin, 1980'den bu yana insan hakları konusunda sicilinin iyi olmadığı bir gerçek. Yakın geçmişe kadar, insan hakları ihlali ile bir şekilde karşılaşmamış yurttaş bulmak zor. Eşi ve çocuklarının gözü önünde hiçbir suçu yokken kar üzerine yatırılanlardan, izinsiz gösterilerde yerde tekmelenenlere kadar birçok olay kamuoyunun gözü önünde gerçekleşti. Sonunda da Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) yüzlerce dosyadan mahkum oldu. Türkiye, ne zaman Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecini hızlandırdı, insan hakları ihlalleri de yavaş yavaş azalmaya başladı. Her kurum kendine çeki düzen verdi. Bunda siyasi otoritenin insan hakları ihlallerinden kaynaklanan suçlarda, tazminatı doğrudan işkenceyi yapana ödetmesi kararı da etkili oldu. Bir süre, "İşkence yapmadan da adam çözülmüyor, ötmüyor" yaklaşımları devam etse de karakolda işkence son yıllarda neredeyse yok denilecek kadar az bir noktaya geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da dün NTV'de Murat Akgün'ün sorularını yanıtlarken söylediği gibi, önceki hükümetler döneminden başlayan, işkenceye karşı "Sıfır toleransla hareket" insan hakları ihlallerinin azalmasına yardımcı oldu. Bütün bunlara rağmen Türkiye, bugün geçmişten kalan sıkıntıların acısını çekiyor. İşkenceden yargılanan güvenlik güçlerinin hala yargı önüne çıkarılmaması, çıkarılsa bile bazı engellemeler sonucu yargının süratli ilerlememesi bugün Türkiye'nin önüne sorun olarak konuluyor. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın hazırladığı İnsan Hakları Raporu'nda da bu gerçek bir kez daha Ankara'nın karşısına çıkıyor. ABD Dışişleri Bakanı Powell, bakanlığının hazırladığı rapor ile ilgili Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e gönderdiği mektupta, gözaltında bulunduğu sırada ölen Birtan Altuntaş'ın 13 yıldır devam eden davasına dikkat çekiyor. Türkiye'de yıllardır birçok kişinin ilgisini dahi çekmeyen bu örnek, bugün Ankara'nın karşısına uluslararası sorun olarak geliyor. ABD-AB paradoksu Her ne kadar ABD, "insan hakları konusunda bu tür örneklerin Türkiye açısından sorun olabileceğini" kayda geçirse de bu yönde atılan adımların olumlu olduğunu da vurguluyor. Nitekim, Avrupa Birliği'nden dün gelen mesaj da bunu teyit ediyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin kararı ile Türkiye'nin yıllardır devam eden denetim süreci dışına çıkarılması isteniyor. Böylece Türkiye, insan hakları, demokrasi ve hukuk devletinde problemi olan sicili bozuk ülkeler kategorisinden çıkıyor. Jandarmanın başarısı AB'den gelen bu olumlu mesajda birçok kurumun hakkı olduğu bir gerçek. Ancak, Jandarma Genel Komutanlığı'nın payının çok daha büyük olduğunu da belirtmek gerekir. Jandarma, uzun süredir insan hakları konusunda önemli mesafe almış bulunuyor. Şehirlerin hemen dışına adım atıldığında da bu gerçek açık bir şekilde karşımıza çıkıyor. İnsan hakları konusunda eğitici broşürler ve afişler, kahvehanelerin duvarlarını süslüyor. İnsan hakları ihlaliyle karşılaşanların şikayetlerinin hemen değerlendirmeye alınacağının altı kalın çizgilerle çiziliyor. Altında da Jandarma İnsan Hakları İnceleme ve Değerlendirme Merkezi'nin (JİHİDEM) adres ve telefonları yer alıyor. Polis, uzun süredir insan hakları konusunda personelini eğitmek için uğraş verirken, Jandarma kırsalda olmanın zorluklarına rağmen çok daha fazla yol almış bulunuyor. RİG toplanıyor AB'den gelen bu olumlu mesaja rağmen, insan hakları ve demokratikleşme konusunda Ankara, atması gereken daha çok adım bulunduğunun bilincinde. Reform İzleme Grubu (RİG), bugün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve ilgili diplomatların katılımı ile bir araya gelecek. Toplantıda ağırlıklı olarak AB uyumu konusunda eksik kalan noktalar masaya yatırılacak. Bunların başında da seçimden hemen sonra gündeme getirilmesi planlanan Anayasa'nın DGM, YÖK, Sayıştay ile ilgili maddeleri ve RTÜK yasasında yapılacak değişiklikler bulunuyor. Ankara, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da nisan ve mayıs aylarını AB uyumuna ayırdı. Hedef ise AB'nin haziran ayında yapılacak ara zirvesi... Ara zirveden gelecek mesaj, Türkiye'nin ilerleme raporunu olumlu etkileyecek. Daha da önemlisi; AB'nin aralık zirvesinde müzakerelere başlama kararının çıkmasının ilk gongu vuracak. Bu gongu çalacak tokmağın itici gücü de insan hakları olacak.
|