Turuncu şapkalıların sorunu
TÜRK-İş'in ekonomik krizin hemen ardından 2001 yılında düzenlediği mitingden bu yana Ankara bu kadar kalabalığı bir arada görmemişti. Başkent'in simgesi haline gelen Sıhhiye'deki Hitit Kursu çevresinde dün polis kayıtlarına göre 60 bin kişi vardı. Turuncu şapkalar giymiş 60 bin kişiyi bir araya getiren neden, görünürde Kamu Reformu Yasası idi. Oysa, daha birkaç yıl öncesine kadar mitinge katılanların birçoğu Türkiye'nin bir merkezden yönetilemez hale geldiği görüşünü savunuyordu. Bunun için kamu ve yerel yönetimlerde reformun kaçınılmaz olduğunu söylüyorlardı. Yasa tasarısının hazırlığında, yeniden aday olan CHP'li Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan da hazır bulunmuştu. CHP'nin seçim bildirgesinde de benzer bir reform tanımlanıyordu. Kamu reformuna geldiği ilk günden beri "Şempanze de yüzde 98 oranında insana benziyor. Bizim reform isteğimiz ile bu tasarı arasındaki fark da böyledir" diyen CHP de dün miting alanında TBMM Grup başkanvekilleri ile üst düzeyde temsil ediliyordu. Sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin organize ettiği mitingde her ne kadar Kamu Yönetim Yasa Tasarısı protesto edilse de katılımcılarla konuşulduğunda asıl meselenin daha farklı olduğu ortaya çıkıyordu; "İş ve aş..."
Gizli işsizler Her ne kadar Başbakan Recep Tayip Erdoğan dün "Enflasyonu tabuta koyduk" dese de bunun alım gücüne katkısının aynı doğrultuda olmadığı dün mitinge gelenlerin söyledikleri sözlerle de ortaya çıkıyordu. Oysa, hükümet göreve gelirken birinci öncelik olarak bu iki sorunu çözeceği sözünü vermişti. Aradan geçen zaman içinde bu iki sorun çözülemediği gibi, özel sektörün yeni iş olanağı yaratmasına da olanak tanıyan açılımlar yapılamadı. Sonuçta, Başbakan da seçim gezisi dolayısıyla gittiği her miting alanında aynı yakınma ve pankartlarla ile yüz yüze kaldı: "İş istiyoruz..." Erdoğan, bu taleplere bazen sinirli bir ses tonu ile "Devlet iş kapısı olmaktan çıktı" yanıtını verse de sorun her geçen gün karşısına çığ gibi katlanıp geliyor. Nitekim, dün Sıhhiye'deki mitinge 60 bin kişinin katılmasının temel nedeni de bundan kaynaklanıyor. Birçok sektörün lokomotifi durumunda olan kamu yatırımlarını kısınca işsizlik de aynı oranda patlama gösteriyor. Daha da ilerisi gizli işsizlik ortaya çıkmış durumda. İşinden memnun olmayan veya asgari ücreti aşmayan maaşına talim etmek zorunda kalan insanlar, bir başka kapı olmadığı için çalıştığı yeri bugün terk edip gitme özgürlüğüne sahip değiller.
Sıhhiye ilk işaret Şimdi, "kamu bu işlerden sıyrılmalı, bu dosya kapanmalı" denilebilir. Hükümet, kamunun toplam yatırımını geçen yıl olduğu gibi bu yıl için de 6.5 katrilyon seviyesinde bırakabilir. OECD ülkelerinin en yüksek rakamı olarak nitelenip, büyüme bu yıl da yüzde 5 seviyesinde kalabilir. Yatırımlar ve harcamalar tamamen kısılıp enflasyon AB üyesi ülkeler seviyesine de indirilebilir. Ancak işin sosyal, hatta ekonomik yanı düşünülmeden bazı şeyler bıçak gibi kesilip atılınca, ilerde daha büyük sorunlarla karşılaşılması kaçınılmaz. Bir yandan işsizlik bunalımı ortaya çıkarken, diğer yandan yapılması gereken yatırımların gecikmesinin yarattığı değer erozyonunun yükü gelir. Sonuçta, geçmişte birçok ülkede de yaşandığı gibi, tek haneli rakamdaki enflasyon bir anda dijital yükselişe geçtiğinde, bir daha fren de tutmaz. Toplumdaki en küçük rahatsızlık veya fitilleme, önü alınamayan sosyal patlamayı da beraberinde getirir. Hükümet de bunu bilmiyor veya görmüyor değil. Bazı bakanların yakınmaları dinlendiğinde, hükümet içinde de büyük bir rahatsızlığın olduğu ortaya çıkıyor. Bazı bakanlar ve milletvekillerindeki bu rahatsızlık ve tepki, dün Sıhhiye meydanındaki kalabalık görüldüğünde daha da büyüyor.
|