New York'ta Osmanlı vurgusu
Başbakan Erdoğan ABD'de.. İki Günün İzlenimleri..
İyi ki yolculuk başlamadan önce, havaalanında, kıdemli meslektaşlarımın kendi aralarında yaptıkları "Başbakanlar Amerika'da" muhabbetine kulak kesilmişim.. "Clinton Tansu Hanım'dan amma etkilenmişti" ya da "Özal'ın Amerika gezileri bir başka olurdu" gibi yargı cümlelerini biriktirmek bana iyi geldi ve acayip havaya girdim.. Buna çok ihtiyacım vardı. Çünkü havaya girmesem 11 saati aşkın uçak yolculuğu gözümde büyüyecek, tüymenin bir yolunu bulmaya çalışacaktım.
Uçağa bindiğimde hem gözlerim faltaşı gibi açıldı, hem de tüymek fikrinin bir anlık da olsa kafamdan geçmesi nedeniyle utandım.. Neden mi? Çünkü koca uçak tıklım tıklım doluydu ve tek kişilik bile boş yer yoktu.. Ayrıca yolcularımız tatlı bir telaş içindeydi ve olaya "Ben neden buradayım" diye yaklaşan tek kişi bile yoktu.. Bu durumda benim de en azından "heyecanlıymış gibi yapmam" ve kalabalığa uymam farz olmuştu..
*** Uçakta 60'a yakın gazeteci vardı. "Kıdemliler" den öğrendiğime göre bu bir rekormuş. Ama durun, acele etmeyin! Çünkü iş dünyasının geziye olan ilgisi, medyanın rekorunu gölgede bırakacak nitelikteydi! Önemli işi olan da uçaktaydı, olmayan da..
Tek koltuğu bile boş olmayan koca uçağımız yönünü New York'a çevirip yol almaya başladığında benim aklımda sadece "11.5 saat nasıl geçecek?" sorusu vardı.. Elimdeki kitapları evirip çevirip can sıkıntısını yenmenin yollarını ararken, birden ön tarafta kıpırdanmalar oldu.. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yolculara merhaba töreniymiş bu.. Erdoğan, bazı koltuklarda uzun, bazı koltuklarda kısa kalarak ağır ağır yanımıza doğru ilerlemeye başladı.. Gazetecilerin bulunduğu bölümde ise küçük çapta bir basın toplantısı yapıldı. Gazeteciler sordu, Başbakan yanıtladı. Gündem Kıbrıs, Irak, Amerika- Türkiye ilişkileri.. Erdoğan olaylara hakim olduğunu ortaya koyarak yanıtladı soruları ama "haber değeri" taşıyan tek bir cümle söylememeye de özen gösterdi.. Özeni o kadar fazlaydı ki, adam akıllı yanıtlansa haber değeri taşıyacağı garantili "Başkan Bush'a hediye olarak ne götürüyorsunuz?" sorusu bile işe yaramadı. Çünkü Erdoğan, soruyu "O işlere ben karışmadım, halledildi" diye geçiştirdi.. Tabii gülümsemeyi ihmal etmeden..
*** Ve New York'tayız.. Şehir öyle soğuk ki, geride bıraktığımız İstanbul'un ve Ankara'nın karlı havasını ılık bir meltemi anar gibi andık.
Erdoğan'ın New York programının yoğunluğunu anlatmak için şunu belirtmek yeterlidir sanırım: Biz sadece basına açık iki toplantıyı izledik ve acayip yorulduk. Oysa Erdoğan bizim izlediğimiz iki program dışında 7 farklı etkinliğin tam ortasındaydı..
ABD'nin dış politikasına yön veren, karar alıcıların kararlarını etkileyen, ülkenin en önemli düşünce kuruluşlarından "Dış İlişkiler Konseyi" nin toplantısındayız.. Organizasyon mükemmel.. Erdoğan çok iyi hazırlanmış bir konuşmayla dinleyicileri etki altında bıraktı. Sorular kısmına gelince ABD'de herkesin Irak konusuna endekslendiği ortaya çıktı. Çünkü sorulan soruların çoğu "Ne olacak şu Irak'ın hali?" meselesini kurcalıyordu. Başbakan verdiği yanıtlarda diplomasinin hiçbir şey söylemeden olayı geçiştirme ilkesini çiğneyerek, samimi ve açıktı. Bu zamana kadar sayısız önemli konuk ağırlamış "Dış İlişkiler Konseyi" üyeleri, belki de bu içtenlikten etkilendikleri için Başbakan'ı ayakta alkışladılar..
*** Erdoğan şanslı bir günündeydi galiba, çünkü ikinci toplantıda da ayakta alkışlandı. Bu kez alkışlayanlar Musevilerdi. "Amerikan Musevi Komitesi"nin verdiği ödül töreninin başlangıcında salona meraklı bakışlar egemendi. Bir tanıma isteği, hafiften kuşkulu yaklaşımlar. Ama Erdoğan'ın konuşması başlayınca tanınma arttı, kuşku bulutları dağıldı. Erdoğan'ın söyledikleri Museviler tarafından o kadar benimsendi ki abartısız her cümlesi alkışlandı. İşin en önemli tarafı şu: Başbakan konuşmasında Musevilerin alkışını almak için özel bir çaba sarf etmedi. "İslam'da terör olmaz. İslam dini insanların öldürülmesine izin vermez" sözleriyle kendi duruşunu korudu. Buna rağmen alkışlanmasının nedeni de bence bu korunan duruşun etkisiydi.
*** Amerika gibi sayısız etnik unsurun bir arada yaşadığı bir ülkede bulunmasından mı, yoksa öyle mi denk geldi bilemiyorum ama Erdoğan'ın gezisindeki Osmanlı vurgusu dikkat çekiciydi.. Mesela sabah saatlerinde otel odasında New York'ta yaşayan, Osmanlı hanedanının son temsilcilerinden Ertuğrul Osmanoğlu'nu kabul etti. İkinci Osmanlı vurgusu ise Erdoğan'ın "Dış İlişkiler Konseyi" nde yaptığı "21. Yüzyılda Türk Dış Politikası" konulu konuşmada Türk dış politikasının alt yapısının Osmanlı diplomasi geleneğinden yararlanarak oluştuğunu söyledi. Üçüncü Osmanlı vurgusu ise "Amerikan Musevi Komitesi"ne yönelik yaptığı konuşmada Osmanlı'nın Musevilere kucak açmasını hatırlatmasında ortaya çıktı..
Kıdemli meslektaşlar, iş dünyasının önde gelen temsilcileri, daha önce farklı başbakanların ABD gezisini izlemiş isimler, Erdoğan'ın ABD gezisinin ilk iki gününü başarılı buldular. Ama asıl sınav bugün.. Bakalım Beyaz Saray'da neler olacak? Bush ile randevu nasıl geçecek?
|