| |
|
|
Bürokratik işkence
Vali bey herkese diyor ki "tavşan yetiştirin... Tüyü kıymetlidir... Dolarla satılır." Ziraat Mühendisi Ahmet Şimşir ile Sefa Özbeyli, Vali'yi dinliyor. Merkeze bağlı "Yarımcaköy" de bir tesis kuruyorlar: "Şim-Özbeyli Tavşan Üretim ve Et Entegre Tesisleri." "Verim" mükemmel. "Etin müşterisi hazır." "Diyet et" diye, turistlerin geldiği oteller kuyrukta. Ama tesisin "tavşan kesme ruhsatı" yok. Tesisi kuranlar Ankara'ya başvuruyor: - Ruhsat. - Bekle, yönetmelik çıkacak. - Ama işimiz acele. - Bugüne kadar bu işi yapan olmadı... Onun için yönetmelik yok. Yönetmelik olmadan ruhsat veremeyiz. - Ama üretim devam ediyor... Talep çok. - Bekleyin, yaparken bize mi sordunuz? - Aylardır bekliyoruz. - Sus... Bu işi bizden iyi mi biliyorsunuz? - Evet... Zira tavşanı biz yetiştiriyoruz... Ruhsat vermezseniz işe devam edemeyiz. Edemezseniz tesisi kapatın, gitsin.
*** "İki ortak" dediler ki: - Ne kredi istiyoruz, ne de teşvik... Ruhsat istiyoruz. Tesis "ayda 40 milyar" kazanacak. Ekonomiye "canlılık" getirecek. Bunu "yeni tesisler" izleyecek. Ama Ankara'daki bürokrasiye "laf anlatmak mümkün değil."
*** Tesise Vali beyle, Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanıyla, Borsa Başkanıyla, yerel medyayla birlikte gittik. İki ortak ağladı, biz de dinledik. Yerel medyadaki arkadaşlar dediler ki: - Abi burada biz yazıyor, biz okuyoruz... Biz söylüyor, biz dinliyoruz... Kendin pişir, kendin ye misali... Lütfen siz yazın da Başbakan'ın haberi olsun, Bakanlar'ın haberi olsun.
|