| |
|
|
Huma kuşu yükseklerden seslenir
Palandöken'de oteller tıklım tıklım. Dedeman, Polat Rönesans, Palan, Kardelen, Kartaş "Mart sonuna kadar" dolu. Türkler, Ruslar, Hollandalılar kayak yapıyorlar. Altyapı mükemmel. Kar kalınlığı bir metre 25 santim. Hava kararınca dağdan ayrılıyor, çay içmeye "Erzurum Evleri'ne" gidiyoruz. Sekiz eski ev birleştirilmiş. "Yüzlerce yıllık bir tarih" sanki yaşayan müze haline getirilmiş. İçerisi cıvıl cıvıl. Yer minderine oturuyoruz. Önümüze semaver konuyor. İç babam iç. En az içen 8-10 bardak çay içiyor.
*** Erzurum Evleri'ni işleten İbrahim Demir geliyor: - Size Erzurum yemeği getirem... Kesme çorba, ayran aşı, ekşili dolma getirem. - Sağol, karnımız tok. - Öyleyse kadayıf dolması getirem. Ve "istemememize rağmen" getiriyor. Erzurum'da insana neredeyse "döve, döve kadayıf dolması yediriyorlar." Nereye gittiysek "aynı ısrar." Reddedince de "alınıyorlar."
Yerler, duvarlar sanki bir tarih. 350 yıllık evlerin halıları, kilimleri, mangalları, ütüleri, gramofonları, radyoları, yastıkları çevreye yerleştirilmiş. Gece boyunca "Erzurum türkülerini... Gazellerini" dinliyoruz.
* Huma kuşu yükseklerden seslenir, Yar koynunda bir çift suna beslenir. * Kırmızı gül demet demet, Sevda değil bir alamet. * Dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi, Üstüm yağmur, altım çamur yine gönlüm hoş idi.
Gece yarısı İbrahim Demir bize bir CD uzattı: - Erzurum'un ünlü sanatçısı Raci Alkır'ındır... Erzurum türküleri ve uzun havaları vardır... Raci bey 72 yaşındadır... Otomobilinizde dinlersiniz. Raci Alkır "tükenmekte olan bir nesilden." O da bir "yaşayan tarih." Erzurum Evleri'nden çıktık. Hava "buz" gibi, surata çarpan bir tokat gibi. "Eksi 30." Ama kentte "panik" yok. "Yolda kalan araç" yok. "Aksaklık" yok. Bir kar yağışıyla "eli ayağına dolaşan" yöneticilerin Erzurum'dan alacakları çok ders var. Tabii bu soğukta, karda, kışta gitmeye cesaret edebilirlerse.
|