|
|
İrtica ve demokrasi
Kavram, bir nesnenin ya da soyut şeylerin akıldaki tasarımı; anlam ise bir sözcük, bir davranış ya da olgudan anlaşılan şey; bunların anımsattığı düşünce şeklinde tanımlanabilmektedir. Özellikle soyut sözcüklerde, kavramın akıldaki tasarımı ve anlamın anımsattığı düşünce daha da genişlemekte ve karmaşık bir duruma gelmektedir.
İrtica sözcüğü de ülkemizde günlük yaşamda, üzerinde fazla düşünmeden sıkça kullanılan soyut sözcüklerden biridir. Bu nedenle, kişiden kişiye, kullanıldığı yer ve zamana göre farklı şekillerde algılanabilmekte ya da yorumlanabilmektedir. Örneğin Osmanlı Dönemi'nde "irtica", yeniliklere karşı bir tavır olarak algılanırken; Cumhuriyet Dönemi'nde, Cumhuriyete ve laikliğe bir tepki olarak anlamlandırılmıştır. Öte yandan, bir "ilerici" için "irtica", çok şey ifade ederken; gerçek bir gerici için anlamsız bir sözcüktür. (Nitekim, Osmanlı Dönemi'nde, 31 Mart (13 Nisan) gerici ayaklanmasının planlayıcılarından Derviş Vahdeti, Cumhuriyet Dönemi'nde Kubilay'ı şehit eden yobazlar ve 12 Eylül öncesinde ortaya çıkan Aczmendiler, kendilerini "gerici-mürteci" olarak görmemişlerdir).
Demokrasinin kurum, kural ve ilkelerinin tam olarak uygulandığı ülkelerde, "irtica", söz konusu bile olmaz. Çünkü bu gibi ülkelerde, insanın istediği yaşam tarzını seçmesi ve ona göre yaşaması (kılık-kıyafet dahil) demokrasinin koruması altındadır. Ancak bu yaşam tarzının, halkın diğer kesimlerine zorla aktarılmak istenmesi ve bu yaşam tarzının dinsel bir devlet düzeninin gereği olduğunun savunulması, demokrasinin dışına çıkan bir davranıştır. Bu, "irtica" olarak adlandırılır ve alınan önlemler de demokrasinin ilkeleri arasında yer bulur. Demokrasi hoşgörülüdür ama, kendi kuralları ile kendisinin ortadan kaldırılmasına da izin vermez. Dr. Şerafettin YAMANER - İSTANBUL
|