| |
|
|
Hem Saddam, hem Kıbrıs seçimleri, herkesi yordu!.
Ne kadar yoğun bir pazar günüydü biz gazeteciler için. Önce Saddam Hüseyin'in yakalandığı haberi geldi.. Bu olay, başlıbaşına haber kadrolarının tüm vaktini dolduracak gelişmeleri içeriyordu. Oysa hepimiz, KKTC'de yapılan genel seçime ve çıkacak sonucu değerlendirmeye kilitlenmiştik. Şimdi bu iki gelişme de, kendi yörüngelerinde, çeşitli sonuçlar doğurarak devam ediyor. Önce KKTC seçim sonuçlarına değinelim. Evet, doğrudur.. KKTC'de demokrasinin varlığı kanıtlanmıştır. Evet doğrudur.. KKTC seçmenleri, hem çözüm, hem uzlaşma istediklerini açıklamışlardır. Ama Annan Planı'nın karşısında olanlarla, taraftar olanlar eşit sayıdadır. Evet doğrudur.. Bu seçim sonucunun getirdiği siyasi kararsızlık, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın konumunu güçlendirmiştir. Ancak başka doğruları da unutmamalıyız. Birincisi, ne KKTC ne de Rauf Denktaş, dünyada tek başlarına değillerdir. "Kıbrıs'ta Çözüm", Türkiye'yi de, Yunanistan'ı da, Avrupa'yı da, Amerika'yı da, Birleşmiş Milletler'i de ilgilendiriyor. Mayıs 2004'e kadar, Kıbrıs'takiler Annan Planı çerçevesinde bir uzlaşmaya varmazlarsa, Kıbrıs Rumları AB'ye giriyor, Kıbrıs Türkleri giremiyor. Daha da ötesi, çözüm sağlanamazsa, Türkiye'nin Aralık 2004'te, AB'den müzakere tarihi alması da çok zorlaşıyor. Yani 140 bin KKTC seçmeninin 70 bini "Hayır" dediği için, 70 milyonluk Türkiye'nin AB yolu engellenirse, bu herkes için acıklı olur. Bu açıdan, gerçekçi olalım.. KKTC seçimleri sonunda doğan siyasi kararsızlık, Rauf Denktaş'tan çok, Ankara'nın konumuna ağırlık getirmiştir. Durum ortada.. Annan Planı'na ve AB'ye kesin tavır koyan, Eroğlu'nun partisi UBP, gerilemiştir. Anahtar adam Serdar Denktaş ise uzlaşmasızlığı temsil etmiyor. Herhalde babasını rahatsız etmeyecek bir formül, Serdar Denktaş için de kabul edilebilecektir. Dileriz, Rauf Denktaş, seçim öncesi sert ve uzlaşmaz üslubunu bırakıp, tarihi rolünü oynamanın zamanı geldiğini görür. Gelelim Saddam Hüseyin'e.. Saddam'ın neden aşağılanmayı kabul ettiğini, neden intihar etmediğini tartışmak, bana anlamsız geliyor. Önemli olan Saddam'ı Amerika'nın ne yapacağı ve Saddam'sız Irak"ı neler beklediğidir. Eğer Saddam, Irak'taki bir mahkeme tarafından yargılanırsa, sonuç idam olabilir. Yani Saddam'ın kendi iktidarında muhaliflerine uyguladığı hukuk, şimdi ona karşı uygulanır. Ancak Saddam bir "Savaş Suçlusu" ise, bir uluslararası yargı organı önüne de çıkabilir.. Yugoslavya'nın Miloseviç'i gibi yargılanır. Kendisi hakkında Cenevre Konvansiyonu hükümleri uygulanır. O zaman idam yerine, ömür boyu hapis gündeme gelir. Saddam'sız Irak için en önemli sorun da şu: Saddam tehlikesine karşı Amerika ile ittifak yapan Iraklı Şiiler ve Kürtler, acaba şimdi, kendi bağımsızlıkları için Amerika'ya karşı ilişkilerini gevşetirler mi?
|