| |
|
|
Her şiirde ve şarkıda mutlaka "aşk" mı vardır?
TRT-4'te, Mustafa Erses yönetimindeki ses sanatçıları, Cevdet Çağla ve Arif Sami Toker'in şarkılarını seslendiriyorlardı. Derken Arif Sami Toker'in "Aşkımın ilk baharı, ilk heyecanım benim" şarkısı başladı. Şarkıları dinlerken, acaba ilham kaynağı nedir diye, hep merak ederim. Örneğin Kayahan'ın "Mavilim"inin, mavi gözlü veya mavi giysili bir genç kadından esinlendiğini sanmıştım. Sonra, Kayahan'ın bir gece, ses aletlerinin mavi ışığına takılıp, bu şarkıyı yaptığını öğrenip, şaşırmıştım. Güftesi Fuat Edip Baksı'ya ait olan Arif Sami Toker'in bu Nihavent şarkısının öyküsünü öğrenince de, öyle şaşırdım. "Aşkımın ilk baharı, ilk heyecanım benim Sevgilim, iki gözüm, biricik Can'ım benim Eşi yok, menendi yok, gönül sultanım benim Sevgilim, iki gözüm, biricik canım benim." Bu şarkıdaki (veya şiirdeki) Can, TESEV'in Başkanı, Henkel'in genel müdürü (benim kayınbiraderim) Can Paker. Kendisini tanıyamadığım rahmetli kayınpederim Hasan Pertev Paker, şiire, müziğe tutkun bir sanayiciymiş. Şair Fuat Edip Baksı da (1912-1974), bestekar Arif Sami Toker de (1926-1997) arkadaşıymış. Oğlu Can dünyaya gelince (1942), Fuat Edip Baksı, "Aşkımın ilk baharı" diye başlayan şiiri yazmış. Arif Sami de, bunu bestelemiş. Allah bilir bu şarkıyı dinleyen, söyleyen, mırıldanan insanlar, bir aşkın öyküsüne katıldıklarını zannediyorlardır. Fuat Edip Baksı'nın, bundan daha çok bilinen bir başka şiiri de "Bir Bahar Akşamı"dır. Selahattin Pınar'ın Hicaz makamında bestelediği bu Fuat Edip Baksı şiirini, bilmeyen var mı acaba? "Bir bahar akşamı rastladım size Sevinçli bir telaş içindeydiniz Derinden bakınca gözlerinize Neden başınızı öne eğdiniz. İçimde uyanan eski bir arzu Dedi ki, yıllardır aradığım bu Şimdi soruyorum büküp boynumu Daha önceleri neredeydiniz?" Böyle, şarkılaşınca unutulmaz olan şiirlerden biri de, Orhan Seyfi Orhon'un "Sarahaten" idir. Ali Rıfat Çağatay'ın Nihavent şarkısına güfte olan bu şiiri dinlerken, aklıma hep, söylemek istediklerini tam söyleyemeyip, kıvıran mahcup politikacılar gelir. Örneğin Kıbrıs konusunda "Çözüm" ile "Milli Dava" arasında kalanlar vardır. Veya terörü tanımlayıp, kimliğini belirlemek isterken, tabanını kırmamaya çalışanlar vardır. Veya varlık sebebi "statüko" olan, ama çağın gereği olarak da "Demokrasi"den yana tavır tavır koymak durumuna düşen "Cumhuriyet Muhafızları" vardır. Bu şarkıda hep onları hatırlarım. "Sarahaten acaba söylesem darılmaz mı Darılmak adeti bilmem ki çapkının naz mı? Desem ki ben seni; yok dinlemez ki hiddet eder Niçin bu sözde ne var, sanki hiddet etse ne der Desem ki ben seni pek... ya kızar konuşmazsa Derim bu çektiğim insaf edin eğer azsa Desem ki ben seni pek çok... hayır kızar bilirim Tereddüdüm acaba hiddetinden az mı elim Desem ki ben seni pek çok... sakın gücenme e mi Sakın gücenme eğer anladınsa sevdiğimi." Dinlerken bu şarkıyı, çatlayacak gibi olmaz mısınız? Bach'ın Brandenburg Konçertoları da böyledir.. Müzik gerilir gerilir.. Derken bir nefes alır.. Siz de rahatlarsınız. Söz müzikten açılmışken Arif Sami Toker'i de anmalıyız. Düşünün ki, sayıları 1000'i aşan bestesi varmış. Ben de Arif Sami Toker'le dostluk kurmuştum. Bizim evde, udu ile şarkılarını söylediği çok geceler yaşadık. "Erişti nev-bahar eyyamı", "Çek küreği güzelim uzanalım Göksu'ya", "Gam çekme güzel n'olsa baharın sonu yazdır", "Sevildin sanma, coşup aldanma", "Artık gelecek sanma sakın, geçti o günler" vb.
|