Bir dergi yönetmeniyken SABAH PAZAR'a yazdığı Metropol Manzaraları'ndaki eğlenceli üslubuyla dikkat çekti. Derken televizyon ajanlarının da onu keşfetmesi uzun sürmedi. Ve Birsel kendini GAG isimli bir programın içinde buldu. GAG'ın adını ilk duyduğumuzda epey şaşırdık. Bu yüzden söyleşiye GAG'ı sorarak başladık.
* GAG ne anlama geliyor?
GAG, Türkiye'deki reklamcıların ve sinema yazarlarının da kullandığı İngilizce bir kelime. Onlar "GEG" diye telaffuz ediyorlar. Anlamı şu: Sözlü veya hareketli, güldüren kısa şaka veya görüntüleri. Mesela adam yürüyor ayağı kayıyor, takla atıyor ve havuzun içine düşüyor. Bu bir GAG'dır. Bir kahkahadan öteki kahkahaya giden her şey GAG'tır. Biz GAG diye yazıyoruz. Açılımı da mesela "Güldüren Anlık Görüntüler" diye özetlenebilir. Ama izleyiciler GAG'ı kendilerine göre yorumluyorlar. "Güldürme Amaçlı Görüntüler" veya "Garip Ama Gülünç" diyenler var.
* Aslında herkes senden bir stil programı bekliyordu...
Aslında kendim de dahil, kimse benden bir program beklemiyordu.
* Bekliyordu diyorum. Çünkü sen yıllardır Harper's Bazaar dergisini hazırlıyorsun. Bir eğlence programı yapmak nereden çıktı?
Bu fikri atv'nin tanıtım departmanı ortaya çıkardı. Aslında altı aydır üzerinde çalışıyorlarmış. Sunması ve metnini yazması için bir sürü isim denemişler. İsim listelerinde gazeteciler, tiyatrocular falan varmış. Asla bir mankenle çalışmak istememişler. Bu arada ben SABAH PAZAR'da yazmaya başlamıştım. O yazıları okumuşlar ve adayların içine beni de sokmuşlar. Bir gün deneme çekimi için aradılar. Günlerden çarşambaydı ve benim yazı konum yoktu. Çekimde çok eğlenirim, sonra da yazarım diye gittim. Yüzde bir olasılıkla da kabul ederim diye düşünüyordum. Derken deneme çekimlerini çok beğendiler. "Tam aradığımız insansınız" falan dediler. Sonra baktım bu ciddi bir iş. Vizontele'nin yönetmeni Ömer Faruk Sorak görüntü yönetmenliği yapıyor, kıyafetleri Hakan Yıldırım hazırlıyor. Ekip acayip havalıydı, yaratıcıları zeki insanlardı. Kabul ettim...
* İstediğin bu muydu?
Aslında bir haber programı işine daha sıcak bakabilirdim. Ama beklenildiği türde bir stil programı sunmazdım. Evet, Bazaar'ı hazırladığım için herkes beni "moda gurusu" filan zannediyor. Ama ben modayı herkes kadar biliyorum. Hem Bazaar'dan önce de bir erkek dergisi (Esquire) çıkarıyordum, daha önce de Aktüel'de çalıştım. GAG'ı seviyorum. Her ne kadar gazetecilik yapamasam da kendi metinlerimi yazıyor olmak beni mutlu ediyor.
* Reklam malzemesi tükenecek diye korkmuyor musunuz?
Şu anda korkmuyoruz. Çünkü bolca var. Dışarıdan da geliyor.
n Herkes ekran karşısında çok başarılı olduğunu düşünüyor. İşin sırrı nedir?
Ben ekran karşısında başarılı falan olduğumu düşünmüyorum. Herkes çok beğeniyor ama ilk çekimde ben titriyordum. Gerginlikten patlamak üzereydim. Tek avantajım rol yapmamam olabilir. Normal hayatta nasıl konuşuyorsam öyle sunuyorum.
* Kıyafetlerin çok resmi. Senin yerinde olan birisi dekoltenin dibine vururdu...
Gerek yok ki. Biz onu satmıyoruz. Elimizde dünyanın en iyi yönetmenlerinin çektiği çok komik reklam filmleri var, arada da fena yazılmamış komik bir sunuş var. Tamam işte. Kuyruklu tuvaletlerle çıkıp, saçıma bülbül kondurmama da gerek yok. Öyle şeyler yapmak seyircinin ilgisini dağıtır.
* Ne kadar zamanını alıyor program?
Haftada iki gece yazıyorum. En fazla 4-5 saatte de çekiyoruz.
* Sokakta imza dağıtmaya başladın mı?
İmza değil ama çok iyi tepkiler alıyorum. 11 yıldır gazetecilik yapıyorum bir kişi bile beni sokakta durdurup tebrik etmemişti. Bir tek arkadaşlarım "Gülse dergi güzel olmuş" derdi. İlk programdan sonra sokakta tepkilere inanamadım. Her defasında bir kamera şakası zannediyorum. Geçen gün Armani Caffe'de Ali Poyrazoğlu tebrik etti. En komiği ise şu oldu. Bizim evin yanında bir ilkokul var. Geçen sabah "Atın atın, eski çoraplarınızı atın" sesleriyle uyandım. Çocuklar bahçede oyun oynuyor. Bu, bir gece önce programda yayınladığımız bir reklamdı.
* Soyadın ne zaman Birsel oldu?
İki buçuk sene önce.
* Sizi ünlü anchorman Murat Birsel'le meslek mi birleştirdi?
Sayılır... Biz bir süre İkitelli'deki Medya Plaza'da aynı binada çalışmışız. Ama Murat'la birbirimizi fark etmedik. Bir basın gezisinde Ayşe Arman tanıştırdı. Cannes'da bir defileye gitmiştik. Orada çok güzel ahbap olduk. Döndükten birkaç ay sonra görüşmeye başladık.
* Murat Birsel televizyondaki Gülse'yi nasıl buluyor?
Çok beğeniyor ve destekliyor. Programı da beğeniyor.
* Ya sana ana haber bültenini sundururlarsa?
O, şu anda bizim binadaki en popüler espri. Fatih Ediboğlu geçen gün "Murat, atv Haber'i terk ederse en kuvvetli adayım sensin" dedi!