İşte, kamu kuruluşunda görevli bir veteriner hekimin mektubu:
"Ben 20 yıllık Veteriner hekimim. Ayrıca akademik olarak "Doktor" unvanına sahibim. Aldığım maaş 650.000.000 TL. Eğer yazılarınızda belirttiğiniz gibi kamuda eşitlik sağlandı diyorsanız, kusura bakmayın ya sizin ya bizim gerçeklerden haberimiz yok. Söylediğim gibi benim tahsilim, sorumluluklarım ve maaşım belli. Sadece 650.000.000 TL. Artık, biraz daha ucuz alışveriş yapmak için market market dolaşmaktan, halk ekmek kuyruğuna girmekten, vitrinleri boş gözlerle seyretmekten, evladıma istediğim şeyleri veremediğim için yoruldum. Eşitlik sağlanmadı. Bu mantıkla sağlanması da mümkün değil."Yalnız bu hekim arkadaşa hatırlatmak istiyorum. Ben adı geçen yazımda "ücret bakımından kamuda eşitlik"in sağlandığını yazmadım. Sanırım "etkili" ve "yetkili"lerin görüşleriyle benimkileri karıştırmış...
Sayın milletin vekillerinin maaşları dışında ücret eşitliği nerede ve nasıl sağlanabilmiş ki ülkemizde?
İşte bir doçent doktorun mektubu:
"Maaş artışıyla ilgili bir yanlış anlamayı düzeltmek istiyorum. Bu artıştan (sözde) çünkü adı hocalara zam olarak gündeme geldi, en az yararlananlar hocalar oldu. Sanıldığının aksine doçentler zam alamadılar. 1. derecede olanlara verildi. Yani bu kadar anlamsız bir düzenleme olabilir mi?
Doçent olmuşsun, ama birinci derecede değilsen hava alıyorsun. Bu kadar ayrımcılık niye?
O zaman niye doçent diye bir kategori yapmışlar?
Anlayana aşk olsun...
Bütün akademisyenlerin haklı tepkilerini yansıttığınız için teşekkür ediyorum. Ama inanın bu artış doçentleri kesinlikle memnun etmemiştir. Hatta hiç kimseyi memnun etmemiştir. Tipik bir ayrımcılıktan başka bir şey değildir. Milletvekillerine verilen ek zam benim maaşım kadar. Bu nasıl adalettir?
İsyan ediyorum bazen..."
Bu da bir yardımcı doçent doktorun yazdıkları:
"15.03.2002 tarihli yardımcı doçentlerle ilgili yazınız için bir yardımcı doçent olarak teşekkür etmek istedim. "Acaba kim duyacak, kim ses verecek bu yakınmalara?" diye yazmışsınız.
Haklısınız, hem de çok. Ama sizden ricam bu konu üzerinde yazılarınızın tekrarı. Belki "anlamak zorunda kalan" birileri çıkar. İlginç olan diğer bir durum da ne biliyor musunuz?
Öğretim üyelerinin ücretlerinin iyileştirilmesi için Sayın Başbakan'ın yanına giden ve dileklerini ve önerilerini ileten değerli öğretim üyesi (Profesör) hocalarımızın ortaya çıkan bu adaletsizlikle ilgili tek bir cümle olsun itirazlarını ve rahatsızlık ifadelerini basında göremedik (Benim çevremdeki bir kaç kişinin dışında). Aklımıza bile getirmek istemiyoruz, ama "Biz nasılsa iyileştirmeyi aldık... " diyorlarsa artık söyleyecek sözüm de kalmaz."
Ve bir yardımcı doçentin daha mektubu:
"Bildiğiniz gibi Bakanlar Kurulu bazı kamu görevlilerinin maaşlarında düzenleme yaptı. Ancak üniversite öğretim üyelerinden profesörlerin maaşında 454 milyon (bu artış neredeyse yardımcı doçent maaşına yaklaşık), doçentlerin maaşında 242 milyon artış sağlanmasına rağmen, yardımcı doçent ve diğer elemanların maaşlarında bir artış sağla madı. Üniversitelerden gerek özel üniversitelere, gerekse yurt dışına göçün önlenebilmesi için adaletsiz maaş artışı yerine tüm akademik personeli içine alan bir düzenlemenin yapılması daha doğru olacaktır."
İşte mektuplar, işte kendi sözleriyle dertlerin dile gelişi...
Başka söze gerek var mı?
Yarın, bir araştırma görevlisinin ibret dolu mektubunu aktaracağım.