Arabamın tekeri, yolla gelsin şekeri..
Otomobille piyasa yaparken camları açıp, bangır bangır müzik çalmak ne manaya gelir? Eskiden önemli bir sektöre satış sebebi yaratan bu teknik şimdi kimler tarafından kullanılıyor? Kullanana yan etkisi var mı? Bugünkü derdim de bu..
Etiler-Ulus arasındaki yolların halini anlatmadan önce bir tesbit yapayım..
Bizim delikanlılığımız "piyade eğitimi" ile geçti.. O vakitler her türlü motorlu alet lükstü..
İster binek arabası olsun ister pancar motoru.. Yeter ki mekanik çalışma düzenine sahip olsun; karşısına geçilir, uzay aracına bakılır gibi seyrine durulurdu..
Şimdi "sine-i rüştüne vasıl olan.." yani 18 yaşını bitiren her varlıklı aile çocuğuna hediye niyetine otomobil alınıyor..
***
Varlıklı olman da şart değil.. Ortadirek kategorisine girmen kafi.. Araba farz değilse bile sünnet.. İstersen alma! Bu sefer çocuk ailenin tek binek arabası varsa ona dadanacak..
Aile ortamında "araba hırsızlığı" stajı yapacak..
Buralara itirazım yok.. Baba parasıyla olduktan sonra ister arabaya binerler, isterlerse bir beygir tedarik edip Tom Miks tripleri yaşarlar..
Sözcüğü açalım..
Benim itirazım kendilerini düşürdükleri durumadır..
Bugün arabanın arkasına "Babam sağolsun" çıkartmasını yapıştırıp, trafiğe dalan ne kadar delikanlımız varsa bizim kuşağın gözünde şaibe altındadır..
Arabasının camlarını açıp bangır bangır müzik çalarak dolaşan "askerlik çağına gelmiş her delikanlı.." kendilerine kuşku ile baktığımızdan habersizdir.. Sebebini de anlamazlar..
Onlar bangır bangır müzik eşliğinde Etiler yollarında cıvır kovalarken, kaldırımda seyreden kimilerinin aklından "Bu geçen seksüel prodüktör mü acaba?" sorusunun geçtiğini bilmezler..
Haydi deyimin doğrusunu kullanayım..
Seksüel prodüktörlük işin kibarcası, kaba karşılığı ise pezevenklik.. "Rüşvetin belgesi mi olur a pezevenk?" lafı önce mahkeme zabıtlarına, oradan da siyasi literatürümüze girdiğinden beri olayı "p...." diye geçiştirmeyip, direk "pezevenk" sözcüğü ile tarif ediyoruz..
***
Yazının peşrevinde belirttiğim gibi "piyade eğitiminden" geçmiş delikanlılar olarak her konuda saftık.. Hele taşrada oturdun mu bu saflık budalalık düzeyinde seyreder ve dahi tedavisi yoktur..
İstanbul bize Avrupa'nın herhangi bir başkenti kadar uzak, erişilmez gelirdi.. Oraya gidip gelenleri ağzımızın suyu akarak dinlerdik.. Delikanlı ortamının en beylik geyiklerinden biri de İstanbul'un bir cinsellik cenneti olduğuydu..
Sinemanın kadın başrol oyuncuları dahil herkes elde edilebilirdi..
Okuyamadığı için soluğu taşra lisesinde almış bir İstanbul çocuğu o dönemin bütün starları ile yattığını iddia ederdi..
- "Ünlü yıldızla tanışmışlar, pazarlık etmişler.. 135 liraya anlaşmışlar.. Hilton'a gitmişler.."
Otel parasını da ünlü kadın yıldız ödemiş..
Böyle saçma bir hikayeyi dinledikten sonra, anlatanı pataklayacağımız yerde "vay beee!" çekmekten başka birşey yapamazdık.. Bir Allah kulunun da aklına "Ulan 135 liraya burada kerpiç bir ev kiralanmıyor, koca sinema starı bu işe nasıl razı olur?" sorusu gelmezdi..
Saf değil böndük resmen..
Bizim şehirden üç arkadaş bir sınav için mi yoksa başka birşey için mi şimdi hatırlamıyorum, İstanbul'a gittiler.. Üçü de para biriktirmiş.. İstanbul'da zamparalık yapacaklar..
Sinema yıldızlarından biri olmazsa ünlü dansözlerden birini kapıp, şanlarına şan katacaklar.. Bu iddia ile gittiler, biz de havasına girdik dönüşlerini bekliyoruz..
Savaşımız var!
Üç dört gün sonra geldiler.. Nasıl madara oldularsa palavra sıkacak halleri de kalmamış.. O yüzden herkes birbirinin sersemliğini anlatıp, işini veriyor..
Bunlar önce bakmışlar ki köşe başlarını tutmuş sinema yıldızı filan yok.. Akıllarına randevu evleri gelmiş.. Bir iki semt öğrenmişler lakin devir de Sadettin Tantan'ın vatandaşın edep yerine umumi seferberlik başlattığı devir..
Bütün mekanlar basılmış, bütün evler kapatılmış..
Bırakın malum sektörü, insanların nişanlısı ile yanyana yürümeye korktuğu bir ortam.. İyi hal kağıdı bulamadın mı yandın!
Zaten Tantan'ı da bu olaylardan sonra "memleketin bekarlarını bunalıma soktuğu için" aktif görevden almışlardı..
Her neyse.. Bizimkiler sabahtan başlamışlar aranmaya, gecenin bir vakti olmuş hala aranıyorlar.. Dolana dolana Taksim'e kadar gelmişler.. Ayaklarına kara su inmiş..
Artık fikirleri otele dönüp zıbarmak.. Ama içlerinden biri hala iddialı.. Tam otele dönmeyi tartışırken iddialı olanı bir direğe yaslanmış beklemekte olan birini gözüne kestirmiş..
Arkadaşlarına "Ben işi çözdüm, bu adam bize bulursa bulur.." deyip o tarafa doğru seyirtmiş..
***
Direk dibinde sakin sakin sigarasını tüttürüp, etrafı kesen adama yaklaşmış.. Adam da bunun geliş sebebini anlamış, bekliyor.. Aralarında şu veciz konuşma geçmiş..
- "Selamınaleyküm kardeş.."
- "Merhaba!"
- "Kardeş siz pezevenk misiniz?"
- "Arkadaş mı lazım?"
Taşralının sorusundaki zerafete, masumiyete bakın.. Adliye literatürüne "Beyaz kadın ticareti" diye geçen bir sektörü hem de en kaba sözcüğü kullanarak nasıl sempatikleştiriyor..
Taksim'de bir direğe dayanıp etrafı kesen delikanlı bu teknik soruda kasıt görmediğinden mesele çıkarmamış.. Soruyu soranın bönlüğünü de dikkate alarak akıl bile vermiş..
- "Arkadaş arıyorsanız müzik çala çala dolaşan arabalara işaret edin.. Bu şehirde pezevenkler bangır bangır müzik çalarak dolaşırlar öyle müşteri toplarlar.."
İlk öyle öğrendik bu tekniğin ne manaya geldiğini..
Aradan yıllar geçti.. Eski pezevenklerin kullandığı bu teknik tarih oldu ama bangırtılı müziğin sesi trafikten çekilmedi..
Şimdi kenar mahalle bıçkınından Etiler gibi semtlerin tiki boylarına, cikslerine kadar kim varsa "kimlik savaşını" yayalara araba müziği dinleterek veriyor..
Benim gibi safların aklına da her seferinde "Acaba?" sorusunu düşürüyor..
|