kapat
27.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Gölcük

Kar erimeden cenneti görün
Bu Gölcük, adını deprem ile andığımız Gölcük değil. Bolu'nun hemen yanı başındaki Aladağlar'ın eteğinde bir huzur beldesi. Bolu gibi, çevresinde bu kadar çok göl olan bir başka il var mı ülkemizde? Yedigöller, Abant Gölü, Gölcük, Sünnet Gölü, Efteni Gölü, Karagöl, Çubuk Gölü, Karamurat Gölü, Gölköy ve Hasanlar baraj gölleri. Morfolojik yapının karmaşıklığı, akarsu sayısının çokluğu ve birbirinden güzel göller bölgeyi yakında bir cazibe merkezi haline getirecek. Bolu, sadece gölleri değil, kayak merkezleri ve kaplıcaları ile de hafta sonu gezilerinin gözdesi.

Bir sabah, düşlemekle yetinmeyip düşü gerçeğe uydurmak için düştük yollara. Sakin bir haftasonu planladığımız için Abant, Kartalkaya ve Yedigöller' den uzak durmalıydık. Hem Bolu'nun pek bilinmeyen bakir köşeleri de var... Biz, çevresinde hiçbir tesis bulunmayan, araba gürültüsünden uzakta, sadece ve sadece doğanın sesini duyumsayabileceğimiz için Gölcük'te karar kılıyoruz.

Kaplıcaları ile ünlü olan Karacasu'daki otelimize çantalarımızı bırakarak soluğu minibüs yolunda alıyoruz. Karacasu'dan Seben'e giden minibüslerden birine binip kıvrım kıvrım yükselen bir yolu tırmanmaya başlıyoruz.

GÖL SUNİ AMA GÜZEL
Karacasu'dan ayrıldıktan 7 kilometre sonra iniyoruz. Yaklaşık 300 metre yürüdükten sonra bembeyaz bir kar örtüsüne sarınmış Gölcük beliriveriyor karşımızda. Denizden 950 metre yükseklikteki göl, yüzeyi 45 bin metrekareyi bulan suni bir gölet aslında. Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nce işletilen dinlenme ve gezinti sahası olarak kullanılan 450 dönümlük göl alanının çevresine yürüyüş parkuru ve piknik alanları tanzim edilmiş. Yürüyüş parkuru 1320 metrelik, zorlayıcı bir parkur.

OTOMOBİL GÜRÜLTÜSÜ YOK
Yürümeye başladığımızda etraftaki sessizlik çekiyor dikkatimizi hemen. Her yer o kadar sessiz ki, etraftaki tahta çeşmelerden akan suyun şırıltısı lirik bir şarkı, ayaklarımızın altında ezilen yumuşacık karın sesi ise bir çocuk mırıltısı gibi geliyor kulağımıza. O an, gerçekten doğal sessizliğin nasıl bir ses olduğunu algılayabiliyoruz. Bunun en büyük nedeni, Abant Gölü'nde olduğu gibi araçların, faytonların ve atların olmaması. Gölcük'te konaklama tesisi olmadığı için, göl çevresini araçla turlamak da yasak. Sadece otomobilin girmediği bir yer olduğunu görmek için bile gelinir Gölcük'e.

Parkurda 300 - 400 metre aralıklarla suya açılan iskelelere rastlıyoruz. Gerçek bir seyir istasyonu bu duraklar. Her birinden görülen manzara aynı olmasına aynı ama sanki sudaki küçük titreşimler görüntüyü de bambaşka bir evrene doğru kaydırıyor. Gölde nazlı nazlı gezinen kuğuların zerafetine, piknik yapan gençlerin gözlerindeki ışıltıya, kuşların telaşlı uçuşlarına ve uzaktan çikolatadan yapılma evleri andıran iki katlı ahşap köşke gözümüz takılıyor...

KONUKEVİ İÇİN İZİN GEREK
Hiçbir yapının olmadığı göl kıyısındaki bu ev hemen dikkatini çekiyor insanın. Yaklaşıp, çok uzaklardan gelme bir Tanrı misafiri gibi kapısını çalıyoruz Orman Konukevi'nin. Ancak içeri giremiyoruz. Bunun için Orman Bakanlığı'ndan özel iznimiz olması gerektiğini öğrenince, Gölcük'e ait tüm kartpostalların ve fotoğrafların başrol oyuncusu olan bu evi dışarıdan izlemekle yetiniyoruz sadece.

Turumuzu tamamladıktan sonra Kır Gazinosu'nda bir akşam çayı içip, kıpkırmızı burunlarımızı ellerimizi ısıttıktan sonra ayrılıyoruz Gölcük'ten...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır