kapat
19.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Giden çocukların ardından

Gencecik birinin intiharında sanki karşısında suretimizi izlemeye bayıldığımız dev hayat aynası dört bir yanından çatlamaya, kırılıp dökülmeye başlıyor...

Lara'nın intiharı'nın medyada yankı bulurken, içimizdeki bu kırılıp dökülmeyi de seslendirmesini anlıyorum.

Ancak...

Birincisi, intihar haberleri konusunda artık medya kendine bir çeki düzen vermeli. Çünkü intihar "kopya edilirlik" niteliği yüksek bir eylemdir. İntiharların sıradan bir magazin haberi savrukluğuyla işlenmesi veya gizemli, gerilimli bir film öyküsüne çevrilmesi tehlikeli bir yol açar. Haberciler artık bu konuda uzmanların sözlerine ve önerilerine kulak vermeliler.

İkinci olarak ise, sadece tek bir noktaya değineceğim burada; ayrıntı gibi gözüken bir noktaya...

Birçok köşe yazarı ve haber editörü Cenan, Aslı, Ceylan ve Lara adındaki çocukların intiharlarını irdelerken "iyi okullarda okuyorlar, maddi sıkıntıları yok, iyi bir sosyal çevreleri var" diye söze başladı.

Bu noktadan kalkınca da olup biten gizeme bürünüyor..

Hatta zihinlerde intiharın yerini komplo teorileri almaya başlıyor.

Dün de bir yazar "öykülerin neredeyse tümünde çocukların hiçbir sorunu olmadığını düşünüyor insan" diye yazıyordu.

Oysa bu daha çok yetişkinlere özgü bir doğru.

Çocuklar açısından baksanız, anlayacaksınız ki yanlış!

Ve yine biraz dikkat edildiğinde görülecek ki; bu çocuklar tam da anlatılan nedenlerle hayatı el yordamıyla da olsa sorup sorgulayan çocuklardır! Zaten not defterlerine, okul yıllıklarına yazdıklarına, mektuplarına baktığınızda görüyorsunuz ki, orada "hayat kavgası"nın izleri yok ama çok katı, çok ciddi bir kişilik kavgasının; hayatı yorumlama çabasının, fikir arayışlarının ipuçları var.

Yoksul çocuklar önlerini yoksulluğun kestiğini bilirler. Kavga edeceklerse neyle kavga edeceklerinin bilincindedirler; teslim olacaklarsa neye teslim olacaklarının da...

Kötü okullarda, sorunlu ailelerde, kenar mahallelerde yaşayan çocuklar mutsuzluklarının kaynaklarını her gün açık seçik gözlemliyor, biliyor, anlıyorlar. Akraba ve dost sevgilerinin sıcaklığına rağmen karşılarındaki sosyal engellerin somut soğukluğunun farkındadırlar...

Ama iyi okullarda, ilgili ailelerde, renkli ve kültürlü sosyal çevrelerde ergenlikten yetişkinliğe geçmeye çalışan çocuklar, kaynağı belirgin mutsuzluklardan çok ilk bakışta nedeni belirsiz görünen kederlerle boğuşurlar.

Değerli psikiyatrist-psikanalist arkadaşım Talat Parman'ın "Ergenlik ya da Merhaba Hüzün" adlı kitabında yazdığı gibi "hüzün ergenliği boydan boya kateder ve ona kimliğini verir."

Bu çocuklar o hüzün hükümranlığından; yani ergenlikten çıkıp yetişkinliğe geçmenin zor patikasında çatışmaya düşmekte ve uçurumdan aşağıya kendi hayatlarını savurmaktalar belli ki...

İşte tam o patikadayken bizden yardım bekliyor bu çocuklar gerçekte...

Bize arkalarını dönmelerine aldanmayıp hiç değilse sırtlarını okşamamızı, günü geldiğinde hayatın sevinçleri kadar acılarıyla da barışacakları gerçeğini onlara aktarmamızı bekliyorlar.

Uzaktan konuşmak kolay!

Ama bazen de en zor düşüncelerin, en ağır felsefelerin bile aslında tüy kadar uçucu olduğunu göstermemizi bekliyorlar bizden...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır