kapat
13.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Burun kanatan demokrasi!

Şükür kavuşturana, sizden ayrı kalmak ne zor şeymiş! Yıllardır hiç ara vermediğim için unutmuşum, fazlasıyla hatırladım. Tatilimde hiçbir yere gitmedim, İstanbul'daydım, (onun için de size gezip gördüğüm yerleri, tatil anılarımı anlatamayacağım) ama yine de bir süre yazmamak iyi geldi. Her ne kadar sizlerden gelen mektuplar, telefonlar, karşılıklı konuşmalarla olaylara tam sizin gözleriniz ve duygularınızla bakmaya çalışıyorsak da toplumun arasına karışmanın, içini dökemeyen vatandaşın neler hissettiğini yeterince anlamanın yarattığı farklılık başka..

Sizinle paylaşmak istediğim, notlar aldığım çok konu var, sırayla hepsinden söz edeceğim, önce sonuncudan başlayalım.

Pazar akşamı haberlerde izlediğiniz "Bayındırlık Bakanı'yla konuşmak isteyen işini kaybetmiş genç esnaf" görüntüsüne karşı sessiz kalmak ne zor, ne kavurucu bir duyguydu, değil mi? İşte ben hepiniz adına konuşacağım şimdi;

Bayındırlık Bakanı MHP'li Abdülkadir Akçam bir açılışa gelirken ekonomik krizde işini, herşeyini kaybeden genç uzaktan sesleniyor;

"Sayın Bakan, konuşuyorsunuz ama aç halkın sesini duymuyorsunuz. Bizi duyun, bakın hepimiz işimizi kaybettik.."

Ortada bir tehlike belirtisi yok, bir saygısızlık bile yok. Vatandaş en doğal hakkını kullanıyor ve bakanına sesleniyor. Anında görüntü değişiyor, korumalar vatandaşın üstüne atlayarak ağzını, yüzünü kapatıyor, bu da yetmemiş gibi adamı hırpalıyorlar. Bu arada gencin burnunun üstünde kanayan boydan boya derin bir çizik görüyoruz. Adamı sürükleyerek götürüyor ve yere çöktürüyorlar;

"Eğil şuraya, yüzünü yıka.." Sonra da bir arabaya tıkılıyor ve doğru karakola.

İşte övündüğümüz demokrasi.. Eğer demokrasi buysa baskı rejimi nedir merak ediyor insan.. Bu görüntü bana hemen "demokrasinin olmadığı iddia edilen" 27 Mayıs öncesini hatırlattı.. Genç bir üniversite öğrencisi "Demokrasiyi yok ettiniz" diyerek Başbakan Adnan Menderes'in yakasına yapıştığında Menderes ona gülümsemiş "Başbakan'ın yakasına yapışacak kadar demokrasi var ama.." demişti. O günlere kızan yazarlar bugün neden susuyorlar, neden bas bas bağırmıyorlar merak ediyorum..

Ve o sırada çevrede bulunan halk.. Neden gerçeği haykıran bu gence destek vermiyor. "Ne hakla hırpalıyorsunuz, bırakın onu biz halkız" diyerek engel olmuyor.

Bu durumda da korkusuz davranmayacaksak ne zaman davranacağız? Bu pısırık psikolojiyle ülkemizi nasıl düzeltecek ve hakkımız olan "devletin millete hizmet için varolduğu" demokrasiye nasıl kavuşacağız?

Ve bakanlarına "iade-i itibar" yapan Meclis.. Halkı konuşturmayan, konuşan vatandaşa saldıran korumalarının görüntüsünden hoşnut, gülümseyerek sırtını dönen ve kurdela kesmeye koşan bakanlarıyla itibarını tümüyle kaybeden hükümet..

Gözlerine iyice perde mi indi acaba?

Uçak korkusu
11 Eylül'de "İkiz Kuleler"e yapılan saldırıyla aynı saatte bir uçak faciası daha. Yine New York'ta, Manhattan yakınlarında, yine aynı havayolu şirketi ve yine aynı tip bir uçak.. New York'ta yaşayanların ve uçağa binmek zorunda olanların bundan böyle çelik gibi sinirlere de sahip olmaları gerekecek.

Yazımı hazırladığım sırada olayın basit bir uçak kazası mı, yoksa yine bir terörist saldırı mı olduğu kesinlik kazanmamakla birlikte Amerikan ve İngiliz TV'leri 11 Eylül saldırısıyla aradaki benzerliklere dikkat çekmekteydiler. Eğer bunun da Usame Bin Ladin'le bağlantılı bir terör olayı olduğu kesinleşirse, üstelik Ladin'in 11 Eylül saldırısını plânlayanın bizzat kendisi olduğu açıklamasından sonra onu koruyan, bunu bir Müslüman-Hristiyan çatışması olarak gören, Amerika'nın Ladin' i himaye eden Taliban yönetimine saldırısının haksızlığını savunanların, tezlerine bu kez ne gibi bir çıkış yolu bulacaklarını merak ediyorum doğrusu!

Eğer "12 Kasım" uçak faciası "11 Eylül"ün devamı ise ve Ladin'in savurduğu "Saldırılarımız sürecek" tehditlerinin gerçeğe dönüşmesiyse dünya bu kez daha ciddi bir savaş izleyecek demektir.

Amerika Afganistan' ı dümdüz eder. Zavallı Afgan halkının yok olmasının tek sorumlusu da Taliban yönetimi olur.

Umalım da olay -gerçi tesadüfün bu kadarı fazla görünüyor ama- basit bir kaza çıksın!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır