kapat
13.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
TL'ye dönüşe üç koşul

Merkez Bankası tarafından açıklanan veriler son bir yılda mevduatın nereden nereye geldiğini gösteriyor. Geçen yılın ve bu yılın ekim ayı karşılaştırması yanda. Son bir yılda bankacılık sistemindeki Türk Lirası mevduatı yüzde 58 artmış. Buna karşılık döviz mevduatının artışı devalüasyonun da etkisiyle yüzde 140 düzeyinde. Toplam mevduat içinde yerli para mevduatının payı yüzde 48'den yüzde 38'e gerilerken yabancı paranın payı yüzde 51'den yüzde 61'e yükselmiş. Son bir yılda dövize yönelmenin ve yerli paradan kaçmanın bir sonucu olarak TL mevduatın payındaki gerileme toplam mevduatın yüzde 10'u kadar. Döviz ile TL mevduat arasındaki fark iyice büyümüş. 26 Ekim itibariyle mevduattaki tablo böyle.

* Rasyonel davranış- Son haftalarda ise dış kaynak sağlanacağının anlaşılması ve kur artışlarının durmasıyla döviz mevduat hesaplarındaki büyüme durmuş olabilir. TL'ye dönüşün başlayıp başlamadığını ilerideki günlerde açıklanacak Merkez Bankası verilerinden öğrenebileceğiz.

Ancak ilk bakışta ortam dövizden TL'ye geçiş için elverişli görünüyor. Öyle ya; dolar kuru son altı ayda yüzde 140 değerlendiğine ve gevşemeye başladığına, dövize talep azaldığına, 2002 hedefleri çerçevesinde TL değer kazanacağına ve kurlar reel anlamda değer kaybedeceğine göre, rasyonel davranışın bu olması gerekir.

* Anlamlı getiri yokluğu- Ancak bunun gerçekleşebilmesi için döviz karşısında alternatif yatırım aracı veya anlamlı bir getiri olmalı. Yoksa döviz bugün artmasa da "her zaman dövizdir, gün gelir artar" diye düşünülür. Siyasi, ekonomik riskler, dış dünya riskleri dikkate alınarak dövizden çözülme olmaz.

Şimdilik dövizden kayda değer bir çözülmeyi başlatacak anlamlı bir getiri yok.

Döviz karşısında olabilecek en iyi alternatif devlet iç borçlanma senetleri. Şu anki faizi enflasyonun gerisinde ve negatif. Önümüzdeki aylarda çekirdek enflasyonun yükselme eğilimi de dikkate alındığında genel enflasyon oranında artma bekleniyor. Bu normal koşullarda önümüzdeki mart ayına kadar böyle devam edebilir. Dolayısıyla faizler düşmese bile önümüzdeki aylarda negatif olmaya devam edecek. Gelecek yıla hedeflenenden yüksek bir oranla girilmesi, 2002 enflasyon beklentisini yüzde 50 ve üstüne çekiyor.

* Çözülmenin şartları- Mevduat faizi ise devlet iç borçlanma senetlerinden daha da düşük, yüzde 60-70 arasında. Neresinden bakılırsa bakılsın mevduata yatırım demek, Hazine bonosuna oranla 10 puan daha düşük getiriye razı olmak demek.

Anlamlı bir getiri yoksa enflasyonun ciddi biçimde düşüşünün beklenmesi lazım. Ancak o takdirde bugünkü faizlerin getirisinin pozitife dönebileceği düşünülebilir ve dövizde çözülme başlayabilir.

Anlamlı getiri yoksa dövizden çözülme de olmaz. Dövizde çözülme yoksa ekonomide kalıcı bir iyimserlik ve canlama da yok demektir. O halde ne yapacağız? Tek başına faizleri mi yükselteceğiz? O zaman da iç borçların sürdürülebilirliği tartışılır hale geliyor.

* Mantalite değişikliği- Gelinen nokta tam anlamıyla kırk katır mı kırk satır mı aşamasıdır.

Dış yardım alınsa da, bugünkü iyimserlik havasının sürebilmesi, kredibilitesini kaybetmiş siyasi yapının değişmesine bağlıdır.

Bu değişim, siyasi yapının mantalitesini değiştirdiğini gösterecek ve buna inancı sağlayacak seri icraatlarla da olabilir, yeni bir hükümet kuruluşuyla da.

Ancak bu durumda enflasyon-faiz-kur dengesi daha aşağıda kurulabilir ve geçici iyimserliğin kalıcı hale dönüşmesinin yolu açılabilir.

* Sonuç- "Dağ yıkılmazsa dere olmaz" Türk Atasözü



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır