kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Mart 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bağırsak

Dipsiz Kuyu'da ayın 15'inde "Asit kuyusu" vardı.
Kayseri'de "Askeriye içinde" sorgulanan üç astsubaya hitaben, bir "Komutan" ın söylediği iddia edilen sözler.
15 Mart 2009 yazısının o bölümü şöyleydi:
"Hürriyet ve Milliyet'teki habere göre, sanık avukatlarından biri, görevli bir Albay'ın, sanıklara hitaben ' Sizi de asit kuyularına atarız' dediğini duydu ve bu konuda suç duyurusu hazırlandı.
Şimdi sormak lazım:
Sizi de asit kuyularına atarız, dendi mi denmedi mi?
Dendi ise, bunu askerine bile diyebilen kişi hâlâ orada komutan mı?
Bunu söylemek bu kadar basit mi? Asit kuyusunda kafatası bulunan bir ülkede bunu yapabilmek kimileri için sıradan mı?
Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Hükümet, Yargı, Genelkurmay, medya...
Emrindeki üç astsubaya dahi 'Sizi de asit kuyularına atarız' diyebilen birinin olup olmadığını merak etmeyecek mi? Olmuşsa bu laf öylece kalacak mı!"
Şimdi o Albay'ın da, "kuyulardaki kemikler"in sorumlusu olduğu iddiasıyla tutuklanan Albay olduğu belirtiliyor. Belki o bir başkası idi.
Albay'ın 13 ile 16 yıl önce, Cizre'de kaybolan insanların öldürülüp kuyulara atılmasının sorumlusu subay olarak tutuklandığı belirtiliyor. Belki oydu, belki değildi, belki tek o değildi.
Zaman hem ne kadar ağır yürüyor.
Hem de birden nasıl hızlanabiliyor.
Ağır yürüyor...
Çünkü "Hukuk devleti", öyle ya da böyle, kayıp vatandaşlarının "kemikleri" peşine düşebilmek için neredeyse beşte bir asır bekliyor.
Cesetsiz, mezarsız, taşsız insanların ruhları onca süre ölemiyor bile!
Hızlanıyor...
Çünkü kendi zihninde ve dilinde de, cesetler yok olsa bile, "kuyular"ı bir türlü öldüremeyenler için her şey birden değişebiliyor.
"Bağırsak", kuyulardan ibaret değil.
Öylesine dolmuş ve her köşeden boşalmaya öylesine taşmış ki...
İddianameler, iddialar, kumpaslar, tezgâhlar, çamurlar, pislikler, bazen belki hoyrat biçimlerde, bazen özel hayatlara da saldırarak, bazen başkalarının hayatlarına saldıranları ortaya dökerek, bağırsakları yırtarcasına, fışkırıyor.
"Güzel ve yalnız ülkem"in cehennemi yüzü, zebani ve zebani adaylarının suretlerinde, kan ve irin dolu, yırtılıyor.
Tuhaf ilişkiler, çirkef bağlantılar...
Katillerini arayan cesetler, kemikler, giysi parçaları.
Bir köşeden Uğur Mumcu hakikat için aklımıza düşüyor yeniden.
Bir köşede onlarca kayıp köylü adaleti istiyor derinden.
Artık...
"Susurluk ile Ergenekon"...
Medya çukurları ile asit kuyuları...
Ulaklıklar ile uşaklıklar...
Her köşeden zebaniler...
Bir bütündür.
Birinden yana birine karşı...
Birinin içinde birinin dışında olmak zorlaşıyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın