kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Bütün sabır taşları sonunda mutlaka çatlar

Menekşe rengi gözlü güzel Elizabeth Taylor, şimdi hangisi olduğunu hatırlamadığım bir filminde şöyle diyordu:
- Gariptir ki önümüzdeki yıllar azaldıkça beklemeye dönük kapasitemiz de artıyor. Geride bıraktığımız yılların bize sabırlı olmayı öğretmesi çok garip değil mi?
Elizabeth Taylor'un seslendirdiği bu düşüncelerin doğru olduğu kesindir.
Yaşlanmak beraberinde olgunluğu ve sabrı da getirir.
Ama bu sabır nereye kadar sürdürülebilir ki?
Mesela eski İstanbullu Herkül Millas'ın sabrı belli ki, 6-7 Eylül Olayları'nı da ele alan "Güz Sancısı" filmini izlediği noktaya kadar dayanmış.
Geçen hafta Zaman'daki yazısını okurken bir "İstanbullu Rum"un sabır taşının nasıl çatladığını gördüm.
Şöyle diyordu:
"Güz Sancısı romanını oldum olası beğenmemiştim. 1994'te yayınladığım eleştiride romanın milli gururu incitmemeye çalışan (aslında pohpohlayan) yaklaşımını yermiştim (Toplumsal Tarih dergisi, Nisan). Bu romana göre ülkede her şey çok çok güzelmiş! Farklı etnisiteden insanlar bir arada uyum içinde yaşıyormuş. Azınlıkların kadınları ise cinselliği hovardaca sunuyormuş ideal Türk erkeklerine. Buna aşk deniyormuş. Bu kadınların çoğu fahişeymiş. Rum madam örneğin, 'Tatavla'dan getirdiği kıvrak Rum kızların kendi ırkının mükemmel hususiyetlerini pazarlardı'.

Bir de borçlu çıkıyorlar
Romanda kurnaz bir Rum manav görüyoruz ve Hacı Kâmil Efendi'ye çılgınca vurulmuş Madam Rhea'yı. 6/7 Eylül olayları patlak verince de her azınlıktan vatandaşın yanında koruyucu melek rolünde Türkler varmış. Bu destek için minnet duyarlar azınlık üyeleri. Belki borçlu da çıkıyorlar sonunda çünkü ülkeyi terk ettiklerinde gözleri o 'güzel adamlarda' kalmıştır. İlginçtir, saldırganlar kimlerdi anlamıyoruz. Gaipten gelmişler diyesin gelir. Ne amaçları belli, ne inançları. Tek o meleklerle onlara âşık o hafifmeşrep kadınlar kalıyor aklımızda sonunda...
Demek ki olayı izlemiş olan yazar yalnız bunları görmüş. Ne yıllarca körüklenmiş husumeti, ne azınlıkları yok etme planlarını ve uygulamalarını, ne önyargıları, ne olaylardan hemen öncesindeki kışkırtmaları. Ne de o gece devletin bütünüyle eksikliğini yaşamış azınlıkların paniğini, ne de olaylardan sonra yaşanan ekonomik sıkıntılarını, güvensizliklerini. Ne de o yıllarda eleştirel bir sesin aydınlar arasında yükselmemiş olmasını. Olayı yalnız izlemekle yetinenlerin bu kadarını görmüş olmaları olayı yaşamışların sonbahar acısını katmer katmer artırıyor. Filmde bu eksikliklerin büyük bölümü korunuyor."
Aslında önlerindeki yıllarının geride kalan yıllarından daha az olduğu İstanbullu Türklerden de sabır taşı çatlayanlar fazlaca var.

Birand'ın sabır taşı
Mesela 28 Şubat Postmodern Darbesi'nde "Andıç"lanan ve hem gazetedeki yazıları hem de televizyon programları kesilen Mehmet Ali Birand'ın sabır taşı da, 12 yıl sonra patladı. Posta'daki yazısına şöyle girmişti dün:
"Açıkça söylemem gerekirse, ben bu Andıç olayından artık bıktım. Aslında umurumda bile değil, ancak tartışmalar öyle noktalara gider oldu ki, kimse olayın özüyle ilgilenmiyor. Kim kime emir vermiş veya vermemiş... Kim kime destek vermiş veya vermemiş... Oysa dikkat ediyorum, olaya şu veya bu şekilde karışmış olan askerlerden hiçbiri 'Hata ettik, özür dileriz' demiyor. Üstünden 10 yıl geçmesine rağmen, bugüne kadar hiçbir Genelkurmay Başkanı'nın aklına basit bir özür dileme cümlesi dahi gelmedi. Artık zamanı gelmedi mi?
Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın, Milliyet yazarı Taha Akyol'a yazdığı mektup olmasa, büyük olasılıkla bu yazıyı yazmayacaktım. Ancak, doğrusu artık çok ağırıma gittiği için, içimden haykırmak geliyor:
- Ayıptır. Yaptıklarınız yetmiyormuş gibi, şimdi de üç maymunu oynuyorsunuz..."
Ne dersiniz?
Sabır taşları çatlayanların listesini yapsak kaç cilt kitap yazmamız gerekirdi bu coğrafyada?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın