kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Mart 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

General!

Evren yapacağını yaptı, artık ne utanacak; darbe yavşakları utansın!
Korku ile yalakalık arasında yüzde 90 oranda koşturmuş milletin yerel siyasi temsilcileri, Anayasa hâlâ darbeci generali yargıdan korurken, darbeden 30 yıl sonra oradan buradan Evren adını kaldırmaya teşebbüs ediyor. Nüfus kayıtlarına baksanız da, Evren adı verilmiş 1980, 81, 82 doğumluların sayısını görseniz.
Gösterge 30 yıldır arızalı!
Ama başlıktaki General o değil. Hem Bir, hem bir tek değil.
Taha Akyol, "28 Şubat komutanı" Karadayı'nın cevabi mektubunu verirken, "Çevik Bir'in Milliyet'ten atılmasını istediği yazarlar Umur Talu, Yalçın Doğan, bendim" dedi.
Aydın Doğan'ın Bir'e direndiğini belirtti, sonradan da "Doğan'ın düzenlediği yemekte Milliyet yazarları olarak Çevik Paşa ile bir araya geldik" dedi.
"Adımın karıştığı olay"ı bir de ben anlatayım, daha önce yazmıştım ama çok okur merak etti.
1. Doğru. Bir atılmamı ısrarla istedi. Özellikle Washington'dan, kıymetli diplomasi gazetecilerinin (öyle) görmediği bir, iki "askeri" olayı "iğreniyorum" bile diyerek yazdıktan sonra.
2. Doğru. Dört yıl sonra bir başka 28 Şubat günü Milliyet'ten kovulduğumda bile şu hakkı teslim ettim: Aydın Doğan, o günler bizim için sıkı direndi. Hem de, benim bildiğim, üç kere Ankara'ya, Genelkurmay'a giderek. Hem bir kez yanında İnan Kıraç da varken.
Hem de, Karadayı üstüne alınmıyor ama, görüşmede bulunmasa dahi, Genelkurmay Başkanı bilgisi dahilinde.
3. Doğru. Aydın Doğan görüşmelerde Milliyet'ten yazar atmaya direndiği gibi, bana, Milliyet'te aynı katta bulunan odama bizzat gelerek, "Sana şunu yaz, bunu yazma diyemem. Ama bu adamları çok da kızdırma. Tabii sana kalmış yazacakların" dedi. Ve Allah için, ne o gün ne ertesinde yazılarıma müdahale edildi.
4. Yanlış. Milliyet'ten atılması istenen sadece üçümüz değildik. İlk başta, yanılmıyorsam, sadece bendim. Sonra her seferinde bildiğim kadarıyla başka isimler eklendi, tabiri caizse oku çıktı: Taha Akyol, Yalçın Doğan, Nilgün Cerrahoğlu, Şahin Alpay, derken Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak da.
5. Yanlış. Artık Milliyet havasından suyundan, geleneğinden mi ne; orada "direnç" varken, Doğan Grubu'nun bir başka üyesi, Hürriyet, Bir'in sahte listesindeki yazarları manşetten, başyazıdan "içimizdeki hainler" ilan ediyordu. Radikal, Koray Düzgören'i yazılarıyla birlikte attı (Nedense hiç anılmıyor).
6. Doğru. Çevik Bir hakikaten sonradan Milliyet'e geldi. Bütün yazarlar, özellikle "kara listedekiler" de "Çevik Paşa ile yumuşama yemeği"ne davet edildi.
6 a. Yanlış. Herkes katılmadı. En azından bildiğim bir kişi, orada olduğu halde, odası aynı katta bulunduğu halde, davet edildiği, "Bir Paşa geldi" dendiği halde katılmadı: Katılmayı reddeden bendim.
7. Ne diyeyim. Yakın zamanda beni çok şaşırtan bir şey oldu. Zaten kovduğu bana bir de "çok kızgın" olan Aydın Doğan, geçen yıl bir özel mektupta o günler için, "28 Şubat'ta seni ben kurtardım" demekle kalmadı, "28 Şubat'ta kurtarması için ellerine sarıldığımı" yazdı. 12 yıl yatılı okudum. Galatasaray'dan yüzlerce arkadaşım var. Üniversitedekiler bilir, sendika, belediyede çalıştıklarım bilir, 30 yıldır basında bilen bilir, iyi okurlar da bilir, bence kendi de bilir. Ben kimsenin ellerine sarılmam, kimseye yalvarmam, kimse karşısında iki büklüm olmam. Ne Bir, ne İki, ne Üç!
Doğan'ın o gün ben ve diğerleri için direnişini hep hakkıyla teslim eder, öfkeli günümde bile hayırla anarım, diğer eleştirilerimden ayırırım, o başka; ama kimsenin ellerine sarılmam. Yemeğine dahi katılmayı reddettiğim Bir durum için mi sarılacağım! Düşündüm ki, belki de, Bir mağduru olduğu halde, kısa süre sonra bir merdivenin alt basamaklarından Bir'e yalvaran, belki eline sarılan, şimdi yanında çalışan ünlü bir gazeteciyle karıştırıyordur!
8. Dava. Karadayı Bir Özkasnak Genelkurmayı, kovduramayınca beni dava etti: "Silahlı Kuvvetler'e hakaret". O günkü avukatım Prof. Bayraktar ile "hukuk devleti ve bağımsız yargı" ya pek münasip bir şeye tanık olduk: Genelkurmay "mahkeme safahatı hakkında bilgi" isteyen, buyuran bir yazı yazmıştı "bağımsız" yargıya. Savunmada dedim ki, "Benim müessesem bunu isteyebiliyor mu? Genelkurmay'ın ne ayrıcalığı var!"
Aslında bağımsız yargı da olabiliyor. Denk geldi, bağımsızlığa, basın özgürlüğüne önem veren, buyruklara kuyruk olmayan savcılar, hâkimler de vardı. Beni onlar da kurtardı!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın